Kategori arşivi: Terzi Baba Kitapları

178-84-12-Kûr’ân-ı Kerimde Yolculuk İnşikak Suresi

image002

Muhterem okuyucularımız. Bilindiği gibi “kıyâmet” “kıyâm’et” yani “ayağa kalk” mânâsınadır. Kıyâmetin büyük, orta, küçük, olmak üzere birçok tarifleri vardır. Bahse konu olan bu kitabın içinde de konudan bahsedilmektedir. Muhyiddin-i Arabi Hz. Bir mânâsında mânâ âleminde, İdris (a.s.) mülâki olduğunda kendisine kıyâmet alâmetlerinden sormuştur.

Bunun üzerine verilen cevapta, “Âdemin, (a.s.) yeryüzünde görülmesi kıyâmet alemetidir diye bildirmiştir.

Çünkü kıyâmet Âdem nesli üzerine kopacaktır.

Kıyâmet bir süreçtir hemen bir anda olup bitecek bir şey değildir. Kıyâmet süreci Peygamber Efendimize “ıkra’” gecesi başlayan Risalet süreci başlamıştır. Bu âlemler (6) künde olmuş, islâmiyetin başladığı (7) nci kün ile de kıyâmet süreci başlamıştır. O günden beri bizler dahil kıyâmet sürecinin içinde yaşamaktayız. Kıyâmet diye bahsedilen husus kıyametin sonu perdenin kapanmasıdır.

Kûr’an-ı Kerîm de değişik safhalarından bahsedilmiştir.

Peygamber Efendimizde kıyâmetin (10) büyük alâmetinden haber vermiştir. Mühim olan kıyâmet gelmeden bu halleri idrak edip her an kıyâmet kopacakmış gibi hareket edip kıyâmet sonrası için tedbir almak en akıllıca hareket etmektir. Şimdiden faaliyete geçip gereğini yapmak gafletten kurtulma, kıyâmet sonrası oluşacak o müthiş mahşer gününde Hakk’ın huzurunda başımız yerde olarak yaşamak için şimdiden vakit varken gereğini yapıp Hakk’a güzel bir kul Peygamberimize yakışan bir ümmet olarak dünyadan ayrılmak bizler için ebedi saadet yolu olacaktır. Rabb-ım hepimize o korkunç günden muhafaza eylesin.  “İz–T-B-“

pdf 178-84-12-Ku-Ker-Yol-İnşikak Suresi

177- Terzi Baba, 14- İrfan Mektebi Tezi

image002

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Muhterem okuyucularımız, kardeş ve evlâtlarımız.

Yavuz Burak Kır, oğlumuzun hazırlayıp, Tekirdağ Namık Kemal üniversitesi ilâhiyat fakültesi ilâhiyat bölümü bitirme tezi, 2019 olarak üzerinde çalıştığı, (14-İrfan mektebi Hak yolunun seyr defteri) isimli kitabımızın üzerinde yaptığı çalışmasının, Üniversite Hocalarımız tarafından kabul görmesi fakiri memnun etmiştir.

Bu yüzden evvelâ kendilerine ve yrd. doç. Yakup Bıyıkoğlu, hocamıza, uzun süren bir çalışma neticesinde meydana getirdiği bu değerli çalışması yönü ile de, Yavuz Burak Kır, oğlumuza teşekkürlerimi sunarım.

Bu yüzden de tezimiz (177) sıra numarası ile kitaplarımızın arasında yerini almıştır.

Bilindiği gibi bundan bir müddet evvelde, Bursa Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesinde de, hakkımızda diğer bir tez olan, “yüksek lisans tezi, olarak, aşk ve irfan yolunda bir ömür” ismi ile kabul görmüş, bu kitabımızda (103) sayı numarası ile kitaplarımızın arasında yerini almıştı.

Bu tez kitabında oluşmasına sebep olan başta Prof. Dr. Abdurrezzak Tek hocamıza, tezi hazırlayan Serkan Denkçi oğlumuza, tezi kabul edişlerinden dolayı, tez danışmanı ve sınav komisyonu başkanı, Sayın Prof. Dr. Mustafa Kara hocamıza ve Dr. Öğr. Üyesi Bedriye Reis hocamıza bu vesile ile teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca oldukça uzun sayılabilecek bir süre sonunda oluşan böyle bir çalışma, âdeta bize Hak’tan bir lütuf niteliğindedir. Rabbimize şükrederiz.

Muhterem okuyucular, on beş yaşında başladığım tasavvuf hayatımın şu an yaklaşık altmış yedinci senesindeyim. Yedi senesi vekil, kırk iki senesi asil görevli olmak üzere toplam kırk dokuz sene hem eğitim hem de

irşad ile geçmiştir ve hâlen aynı şekilde geçmeye devam etmektedir.

Bu süreç içerisinde, gerçekten çok zor zamanlar geçirdiğimiz gibi, çok güzel zamanlar geçirdiğimiz de vakidir.

Bu tez kitaplarımızın, zahiri ulama-i kiram, ilim insanlarımız tarafından kabul görmesi, yolumuzun ve sistemimizin onlar tarafından da doğruluğunun tasdikidir.

Yolumuz batınen tasdikli olduğu gibi, bu yönüyle de zahirende tasdik görmüş olmaktadır. Bu şekilde yolumuzun zahir ve batın tasdik görmüş olduğu açıktır.

Gene bu günlerde, (14-İrfan mektebi Hak yolunun seyr defteri) isimli kitabımız, Murat Derûni oğlumuz tarafından (40) ders olarak şerhi yapılmıştır. (179) sıra nosu ile kitaplarımız arasında yerini almıştır. Bu iki kitap aynı zamanlar da ve biribirlerinin tasdiki hükmündedir. O nun da ellerine gönlüne sağlık. Her iki oğlumuza da teşekkür ederim. Sağolsun var olsunlar.

Bütün bunlardan Rabb-ımıza da şükrederiz.

Üzerimize aldığımız yükü, evvelâ Kur’an’a sonra sünneti seniyye ye uyarak, daha sonrada Piran hazaratının yollarını İZ’leyerek sırat-ı müstakim olarak takib etmekteyiz. Bizden sonraki nesillerinde bunları kolayca İZlemeleri için, gereken bütün imkânları bizlerden sonrakilere bozulmadan kendi asli halleri ile aktarbilmek için, bunların hepsini sistemli olarak kayda alarak bozulmamalarını temin etmeye çalışmaktayız.

Bu senelerimizin boşa geçmeyip, arkamızda çok kıymetli evlâtlarımızın ve sayısı en az üç yüzü geçecek olan kitaplarımızın ve adedi belli olmayan sohbet kayıtlarımızın kalacak olması, bizleri daha bu günden huzurlu ve bahtiyar eylemektedir.

Hayat verip bizleri bu günlere ulaştıran Rabbimize şükrederiz. Ve üzerimizde emeği olan bütün büyüklerimize teşekkür eder, onlara da Rabbimizden mağfiret dileriz. Saygı ve sevgilerimizle.

“İz–T-B-“ Terzi Baba.

pdf 177- Terzi Baba, 14- İrfan mektebi tezi.

176- Korono Virüs Dosyası

image002

BİSMİLLÂHİRRAHMANİRRAHÎM:

Muhterem okuyucularımız. Bilindiği gibi dünya insanlık tarihinde birçok sıkıntılı devreler olmuştur. Onlardan biride içinde bulunduğumuz “korona virüs” salgınıdır. Kısa sayılacak bir zamanda adeta bütün dünyayı hükmü altına almış ve bütün insanları evlerine kapatmış bir hale geldi.

Konunun zahirinden batınına geçerek acaba bizlere nasıl ibretlik birer uyarı verdiğini düşünmemiz gerekmektedir.

Bu hususta bende tefekkür ufuklarımızı biraz daha genişletmek için konu hakkın da kardeş ve evlâtlarımıza bir duyuru yaparak ne düşündüklerini ve “CORONA VİRÜS COVID-19-“ ün manevi bağlantıların olup olamıyacağı hakkın da fikirlerini almak için, aşağıda ki duyuruyu siteye koymalarını istemiştim onlarda siteye koydular sağ olsunlar.

———

pdf 176- Korono virüs dosyası

174 -11- Kûr’ân-ı Kerimde Yolculuk (83) Mutaffifin Sûresi

image001

BİSMİLLÂHİR RAHMÂNİR RAHÎM

MUTAFFİFİN SURESİ

83.1 – Veylul lilmutaffifîn.
Diyanet Meali:
83.1 – Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay hâline!
————–

Muhterem okuyucularımız. Cenâb-ı Vacibul vücud hazretleri hiçbir kimseyi böyle bir ihtarın muhatabı eylemesin. O halde imkânlarımız henüz var iken, ebedi geleceğimizi düşünerek hayatımızın kalan sürelerini bu ihtara muhatap olmayacak şekilde yaşayıp geçirmemiz en güzel dünya okulu kazancı, diploması ve muzafferiyatı rabb-ının da rızası olacaktır.

Ölçü bilindiği gibi uzunluk ifadesidir, tartı ise ağırlık ifadesidir. Zahiren ne oldukları ve ölçüleri bellidir. Âyetin zahiri itibari ile anlamı çok açıktır. Ancak aynı ifadelerin batini manada da yorumlanması gerekmektedir.

Gene bilindiği gibi her ayetin Bâtıni yönden de enfüsi ve afaki olarak iki hali vardır. Enfüsi/kişinin kendi içsel hali ile âyet-i kerîmeye baktığımız zaman, dünya ömür/uzunluk süremizin ve ahiret ömür/uzunluk süremizin durumunu karşılaştırmamız lazım gelecektir.

Bu ise kıyas kabul edilemeyecek kadar farklıdır. Çünkü dünya ömür/uzunluk süremiz, başlı ve sonlu küçük bir zamanı ifade etmektedir. Ahiret ise ebedi ve sonsuz ömür/uzunluk süremizle kıyas edilmesi mümkün değildir, beşeri aklımızın ihata edemeyeceği kadar uzun, sonsuz ve ilâhi bir ömürdür. İşte bu sonsuz uzun ömür, bu âlemde yaşanan dünya da çok kısa süreli olan ömür/uzunluk, süresi içinde kazanılacaktır.

Ebedi ömrün kazanılması bu kısa dünya süresince zahiren zâhiri şer-i kurallara uyularak yaşanmasını gerektirmektedir. Bu şer-i kurallarla yaşayan ve abdiyyetini ortaya koyan kimseler Cenâb-ı Hakkın Vaadı ile “Naim/nimetler” cennetine dahil olacaklardır.

Diğer yönden, bunların Batıni hakikatlerini de idrak ederek yaşamış olanlar ise “zat cennetleri”ne dahil olacaklardır. Aralarında çok büyük farklar vardır, izahı uzun sürer sadece bir bilgi kabilinden bildirmiş olalım.

Bâtıni enfüsi yönden uzunluk, “esma-i ilâhiye”nin değerlendirilmesi, veya değerlendirilememesi yönüyledir. Bu hal nedir diye sorulursa şöyle cevaplanması gerekecektir.

Cenâb-ı Hakk Âdem (a.s.) ı halkedince kendisi ona, kendinin olan “esmâ-i ilâhiye” yi talim etti/öğretti, ve bunları kullanma salahiyetini de verdi, böylece beni Âdem/âdem oğlu”nda ilâhi isimler faaliyete geçmiş oldu. Bu hal ise bütün Âdem oğullarında müşterektir.

İşte bir kimse buluğ çağına erdikten sonra bu ilâhi isimleri nefsinin istikametinde ve kendi dar kutrunda kullanıyor olduğu zaman, kendisine verilen  ömür/ölçü/uzunluk süresini daha da kısaltmış olduğundan hem dünyasında hem ahretin de ömrünü çok kısaltmış olduğundan bu ayetin Ölçü/uzunluk yönüyle “veyl”inin, başı eğik muhatabı olmuş olurlar, böyle bir akıbetten Allah’a sığınırız.

Tartı ise ağırlık ifadesidir, bunu da idrak etmeye çalışalım, bura da tartıdan kasıt, Esmâ-i ilahiyyenin her birinin manalarının yaşam hayatımızdaki tecelli ve kullanımlarıdır.

Meselâ esmâ-i “ilâhiye”den “Rezzak” ismini ele alalım bütün alemi sonsuz olarak besleyen/rızıklandıran, Allah-u Tealâ hazretleri bazı kullarına da bu ismin zuhurunu vermektedir, aslında bu isim de, her kimsede mevcuttur ancak bazıları vermeyi değil almayı benimsemişlerdir. Vermeyi benimseyenle eksik tartmayanlar ayrıca normal tartılarına da kendilerinden biraz daha alanın lehine, fazla tartmaktadırlar işte bunlar zahiren bu “veyl/yazıklar olsun” hükmünden çıkmış, “aferin” taltifinin muhatapları olmuşlardır.

Bu konuya bâtınen gene “Rezzak” ismi yönünden baktığımızda, kendi nefislerinde “enfüsi” olarak kendilerinde bulunan manevi rızk olan “ilmi ilâhiyye”yi, manevi ağırlık/tartı olan, irfniyyet ilimlerini, hiç bir karşılık beklemeden taliplilerine aktarmaları bâtınen de bu “veyl/yazıklar olsun” hükmünden çıkmış, “aferin” taltifinin muhatapları olmuşlardır.

Diğer yönden, gene ufuklarını geniş tutup, nefs ve beşer kutrundan çıkıp, ölçü’lerini sonsuza kadar uzatabilen irfan ehli kimseler, batınen de bu “veyl/yazıklar olsun” hükmünden çıkmış, “aferin” taltifinin muhatapları olmuşlardır.

Ancak nefs ve beşer kutrundan çıkamayıp, dünya ahiret bu sınırların içinde şu günlerde yaşayanlar, daha sonra ahrette de yaşayacak olanlar,  ölçü’lerini çok kısaltmış olduklarından, “Ölçüde hile yapanların/kısa tutanların (veyl) vay hâline! Hükmü kapsamında olduklarını şimdiden bilmeleri her iki dünyaları yönünden de kendileri hakkında hayırlı olacaktır.

Diğer yönden gene tartı’da, Kendilerinde bulunan esma-i ilahileri nefislerinin hilesi yönünde kullandıkların-dan tartı’da hile yapanların vay hâline! Hükmü kapsamın-da olduklarını şimdiden bilmeleri her iki dünyaları yönünden de kendileri hakkında hayırlı olacaktır.

Bu vesile ile de değerli çalışmalarından dolayı “Murat derûni” oğlumuzu tebrik eder bu sahada daha nice başarılar göstermesini Cenâb-ı Hakk’tan niyaz ederim.

Vakit bulupta okuyabilen kardeşlerimize de akıl, idrak ve muhabbet vermesini rabbımdan niyaz ederim. “İz-T.B.

pdf 174-11-Ku-Ker-Yol-Mutafifin Suresi

173_2020 Umre Dosyası

image002

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Almanyadan bazı kardeşlerimizin isteği üzerine 2020 yılında bir umre yolculuğu ziyareti düşünmüş idik. Yaklaşık bir tarih belirtip daha başka kimselerinde istifade etmelerini düşünerek, bu seyahatin sömestre tatil günlerine gelmesini düşünmüştük. Bu sebep ile sıla turizm ile olan görüşmeleri-mizde yolculuk tarihinin 26-01-2020 Pazar gününe kararlaştırılırmış olundu. Ancak ne iştir ki umre seyahati için hazırlık yapan Almanyalı kardeşlerimizin mühim bir işleri çıktığından üzülerek gelemeyeceklerini ifade etmişlerdi, böylece kafilemiz 30 kişi olarak oluşmuş oldu, hakkımızda hayırlısı olsun. daha sonra 3 kardeşimizin de katılımı ile (33) kişi olmuş idik. Bu sayı değeri ise bilindiği gibi “Mescid-i nebevinin ilk yapıldığında (33) direkli olarak inşa edilmesine sayı olarak uygun olmasıdır. Batınen belki her birerlerimiz bu hakikati ifade etmiş olabiliriz.

Bu umremize birlikte gelmek isteyen (33) kişi olmuştu, bunların isimleri ve bilgileri “Sıla Tur” şirketimize bildirildi, onlarda gereken muameleleri yaptırdılar ve belirlenen tarihte her hangi bir olumsuzluk olmadan yola çıktık. Ve sürelerimiz dolunca bölüm bölüm, geriye döndük. Rabb’ımıza şükrederiz, ve şirketimize de çalışmalarından dolayı teşekkür ederiz.

NOT= Umreye gelen kardeş ve evlâtlarımızdan, hatıralarını yazmaya hareket gününden birkaç gün evvel başlamalarını ve yazabildikleri kadar hatıra ve duyuşlarını hemen kaleme almalarını ve dönüşte düzenleyerek bana göndermelerini istemiştim.

Dönüşten bir müddet sonra bu hatıralar gelmeye başladı bende onları geliş sırası ile kaydetmeye başladım böylece onlardan gelen hatıraları ile, bende yazdığım yazılarım ve bazı ilâvelerim ile, bu hatıra dosyasını meydana getirmeye çalıştım. İnşeallah okuma fırsatını bulanlar, bizlerle beraber gıyaben de olsa oralarını gezmiş olurlar Cenâb-ı Hakk arzu eden her kese bu yolculuğu nasib etsin İnşeallah.

NOT= Umre hatıra yazılarımız ile birlikte, diğer umre dosyalarında da olduğu gibi, Umre hakkın da bazı bilgiler vermeyi uygun buldum, bu yüzden daha evvelce yazılmış olan yazılardan bölümler aktarmayı da uygun buldum. Daha sonra da, benim umre hatıralarımı ilâve edeceğim, sonun da da Umreye bizimle gelen kardeş ve evlâtlarımızın gönderdiği yazılarını da ilâve edeceğim, böylece bu dosyamızda tamamlanmış olacaktır, İnşeallah.

NOT= Bu yazıların devamı ileride “Umre hatıraları” bölümünde gelecektir. T.B.

——————-

pdf 173_2020-Umre-Dosyası

(172-6-) İBRETLİK DOSYALARDAN İBRETLİK TUZAK-MEKR HİLELİ RU’YA-ZUHURATLAR.

image002

BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM.

Muhterem okuyucularım epey zamandan beri oluşumunu düşündüğüm kitaplarla, adeta gizemli bir saha olan, “Ru’ya-zuhurat”lar alemi hakkın da, az da olsa bir kısım bilgiler vermek idi.

Yaklaşık (65) senelik tasavvuf seyrimde bu saha ile çok yakından ilgilenmem doğal olarak mutlak gerekli idi. Çünkü “Ru’ya-zuhurat”lar bu sahanın olmazsa olmaz şartlarından-dır. Bu süre içinde yüzlerce binlercesiyle karşılaştım ve bunların hepsini geldiği şekilde aynı tarihleri ile kayda aldım.

Bu kayıtlar (1958) senesinden beri dosyalar halinde özel arşivlerimde kayıtlı dosyalar ve dijital ortamda “mektuplar ve zuhuratlar” ismi altında, sayıları şu an (105) i bulmuş olduğu halde muhafaza edilmektedir.

Ayrıca şu an (200) civarına ulaşmış kitaplarımızın da içlerinde kendi mevzuları arasında pek çok sayıda kayıtlı olarak, “Ru’ya-zuhurat”lar bulunmaktadır.

Bu “Ru’ya-zuhurat”lar, kitap sayfaları arasında kalmasın, derlenip özel yeni kitaplar halinde, meraklıların istifadelerine sunulması için, böylece birkaç kitap halinde toplayıp düzenlemeyi düşündüm. Çünkü her bir “Ru’ya-zuhurat”lar da oldukça mühim meseleler ve manalar vardır.

Ne yazık ki, bu saha tam anlaşılamamış, bazı hurafeler halinde kalmıştır. Sahada bulunan “ruya tabirleri” ismi altında, ne yazık ki, hiçbir asla ve mantığı dayanmadan, tamamen hayali ve nefsi ruya yorumlarını, gerçek ruya yorumları zannedip, kişiler kendi hayal alemlerinde zamanlarını boşa harcayıp gitmektedirler.

Bu hususu da göz önünde bulundurarak, bahsi geçen “Ru’ya-zuhurat”lar kitaplarını hazırlamaya karar verdim, Cenâb-ı Hakk tamamlamayı nasib eder inşeallah. “Etti de”

Bu kararı verdikten sonra çevremizde olan kardeş evlatlarımızdan Muharrem Avan, Yusuf yücel, Tahsin cipli, Eser Satıcı ve hizmeti geçen daha diğer evlâtlarımıza, bahsi geçen kitap ve dosyaları bir bir tarayarak, içlerinde bulunan “Ru’ya-zuhurat”ları kendi mevzuları içinde yeni dosyalarına kopyalayıp aktarmalarını istemiştim, onlarda bu çalışmaları yaptılar ve dosyalar halinde bana gönderdiler, bende diğer yazılarımı tamamladıktan sonra ilk fırsatta bunları düzenlemeye başladım. Bu çalışma ve yardımları için kendilerine teşekkür ederim, Cenâb-ı Zül Celâl de onların yardımcıları olsun.

“Ru’ya-zuhurat”lar sahasında ne yazık ki, ele alınıp okunacak güvenilir bir eser yoktur. Mevcud olanlar ise hayallerden ve zanlardan başka bir değer taşımamakta-dırlar.

Bildiğim Hüseyin Vassaf efendinin bu sahada ki, kitabında sadece zuhuratları vardır, ancak onların yorumları yoktur, diğer taraftan Nusret Babamın mektubatların da merhum Sabri Nebioğlunun “Ru’ya-zuhurat”larına verdiği cevapları ve yorumları vardır, Ancak “Ru’ya-zuhurat” ların kendileri yoktur. Bu halleri ile bile büyük değerdirler Allah (c.c.) kendilerinden razı olsun.

Çok mühim olan bu sahanın, kısmen de olsa meraklılarına, kitaplarımız bazı ip uçlarını ve kıyaslamaların yapılabilmesi için örneklemeler olacağı açıktır.

“Ru’ya-zuhurat” Yorumlamanın bazı şartları vardır. Birinci şartı, gerçek bir irfan ehli indinde, oldukça uzun sürecek bir eğitimin mutlaka alınmış olması lâzım gelmektedir. Ayrıca bu sahada Cenâb-ı Hakk-ın Vehhab ismi ile mana ilminden nasiplendirmesi de lâzımdır.

“Ru’ya-zuhurat”lar sahası oldukça tehlikeli bir sahadır, çünkü maddi olarak ispatı olamayan bir sahadır. Hayal ve vehim bu sahada oldukça faaldir. Hayali ve İlâhi zuhuratları birbirinden ayırma irfaniyeti ve basireti olmayan kimselerin, bunları yorumlaması, hem kendileri için, hem de zuhurat sahibleri için çok tehlikeli ve olumsuz neticelerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Gelecek sayfalarda bunların kısımları belirtilerek ayrılacaklardır.

Zuhuratlar sahası Ayet-i kerime ve hadisi şeriflerle sabittir. Peygamberliğin (46) cüzünden biri de “Ru’ya-zuhurat” lar süresidir.

——————-

“…Rüya üç çeşittir: (Birincisi) Allah’tan bir müjde olan salih rüyadır. (İkincisi) şeytandan kaynaklanan üzücü rüyadır. (Üçüncüsü ise) kişinin yaşadıklarından bazılarının rüyasına yansımasıdır…” (Müslim, Rü’yâ, 6)

——————-

Bu sahada irfaniyet bilgisi olmayanların bunları ayırabilmesi mümkün değildir. Çünkü bu sahada birde “mekr-tuzak” zuhuratlar sahası vardır ki, anlayabilmek oldukça zordur ve çok tehlikeli sonuçları olmaktadır. Bu kitapta (172-6) sıra sayılı (Ru’ya-Mana-Alemi-Mekr-hileli zuhuratlar) da bunlardan da birçok örnekler verilecektir.

Haktan gelen asli “Ru’ya-zuhurat” lar, bir üstümüzde olan melekut aleminin, alt kısmı olan misal aleminden gelmektedir. Bu sahada düzenlenen görüntüler ismi üstünde, misaller ve kıyaslar ile oluşturulmaktadır. Uykuya yatan kişinin zahiri beş duyusunun geçici olarak faaliyeti durmuş olduğundan, bu kişinin Batıni beş duyusu elinde olmadan faaliyete geçer, işte misal aleminde oluşturulan bu görüntüler uyuyan kişinin, iç bünyesindeki latif bedenin, latif beş duygusuna aktarılarak, sanki zahiri hayatındaki beş duyusu ile yaşıyormuş gibi, bu hali algılamaya başlar, uykudan uyanarak tekrar zahiri beş duygusu ile yaşamına başlayan kişi, görmüş olduğu sahnelerin bazılarını unutabilir bazılarını da daha net hatırlar, ancak ne ifade ettiklerini bilemez çünkü görüntülerin hepsinin ehli tarafından tercümesinin yapılması gerekir.

Bu hususa “Ru’ya-zuhurat” yorumu veya tabiri derler. Bu tabir veya yorumun yapılabilmesi için, bahsi geçen misal aleminin lügatının bilinmesi lazımdır, bu lügat bilinmez ise, “Ru’ya-zuhurat” larda görülen şekiller, sahneler, insanlar, hayvanlar ve diğer görüntülerin ne manaya geldiği bilinemez bunlar bilinemeyince de sağlıklı bir “Ru’ya-zuhurat” lar yorumlamaları yapılamaz. Şöylece küçük bir misal verelim. İngilizce Fransızca veya başka bir dilin Latin harfleri ile yazılmış halini okumak mümkündür, ancak onun bile kendine göre okunması vardır, aynı yazıldığı gibi okunursa o dili bilenlerin yanın da o metni okuyan kişi, bazen gülünç duruma düşebilir. Ayrıca okusa bile, okuduğundan hiçbir şey anlamaz. İşte bazı kimseler, okuduğu metnin gerçeğini anlamadığı halde, çevresine bunları anlıyormuş gibi yapıp, bazı hayali kelimelerle yorumlaması, ne kadar hatalı bir davranış olur. Ne yazık ki genel hallerimiz bundan ileri bir şey değildir.

Ayrıca çok mühim bir konu da, “Ru’ya-zuhurat” ları yorumlayacak kişinin, bunları gören kişinin iç ve dış sosyal ve psikolojik hallerini de bilmesi ve o kişinin durumlarını takib etmesi lazımdır.

Ayrıca gene çok mühim bir durum ise aynı “Ru’ya-zuhurat” ı on kişi görse hepsinde de o kişilerin sosyal ve psikolojik hallerine göre değişik yorumlar yapılması lazım gelmektedir, çünkü bu saha kalıplar sahası değildir. Bir kalıp her kişiye uymaz.

İşte bu yüzden, gurupların müntesiplerinde, irfani olarak hiçbir gelişme olamamaktadır.

Cenâb-ı Zül Celâl Hz. Cümlemizi bu gibi sakıncalı hallerden muhafaza buyursun.

Ya rabb-i bu kitaplardan meydana gelebilecek manevi hasılayı evvela Peygamber (s.a.v.) Efendimizin ve ehli beyt hazaratının ruhlarına ve bütün irfan ehli büyüklerimize ve ahrete intikal etmiş gönül ehli kardeşlerimizin ruhlarına, ayrıca bu kitaplarda emeği geçen bütün kardeşlerimizin de geçmişlerinin ruhlarına hediye eyledim kabul eyle ya rabb-i.

Bu kitabımızda Ru’ya-Mana-Alemi Tuzak-mekr-hileli zuhuratlardan bazıları yorumları ile aktarılacaktır.

Ru’ya-Mana-Alemi ile ilgili zuhurat kitaplarımız.

————–

(18 -1- Peygamberimizi ru’ya-da görmek)

(26 -2- Bir zuhuratın düşündürdükleri)

(108 -3- Ru’ya- Mana alemi. Terzi Baba ile ilgili zuhuratlar)

(170 -4- Ru’ya- Mana alemi. Terzi Babanın görüldüğü zuhuratlar.)

(171 -5- Ru’ya- Mana alemi. Yoruma açık eğitim, zuhuratları.)

(172 -6- Ru’ya- Mana alemi. Tuzak-mekr hileli zuhuratlar)

————–

Bu kitabımız, (172 -6- Ru’ya- Mana alemi. Tuzak-mekr hileli zuhuratlardan bazıları, yorumları ile aktarılacak olan kitabımızdır.

Cenâb-ı Hakk ru’ya-zuhurat sahasıyla ilgilenen kardeşlerimizin bu kitaplardan azami derece de faydalanma-larını sağlasın inşeallah.

(İz-T.B.)

————–

NOT= Ön söz ve giriş bölümlerini, Ru’ya- Mana alemi zuhuratları, hakkında genel bilgiler verdikleri için ilgili dört kitabında başlarına zaruret icabı faydalı olur düşüncesi ile ilave etmeyi uygun buldum. (İz-T.B.)

————–

pdf

172_6_Ruya-Mana-Alemi-Terzi-Baba-İle-İlgili-Zuhuratlar

169-10- İBRETLİK BİR HİKÂYE DAHA -USTA dan ÇIRAĞINA TAVSİYELER

image001

Muhterem okuyucularımız. Cenâb-ı Hakk cümlenize-cümlemize gerçek hayatın, gönül âleminin, yaşantı ve muhabbetini tattırsın. Zira bu hayatta, bundan başka geriye kalacak hiçbir şey yoktur.

Bizler aslında bir düşünceden ibaretiz. Başımız elimiz ayağımız sadece birer aletimizdir. Kendimizi bu beden zannedersek, o beden elimizden gittikten sonra çok sıkıntı çekeriz. Eğer o bedenin sadece bir binek-araçtan ibaret olduğunu, elimizden gitmeden fark edebilirsek, bu dünyamızı güzel değerlendirmiş olanlardan olur, beden perest, olanlar sınıfından olmamışlardan oluruz.

Bu hale ulaşmanın yolu da tabî ki ehli tarafından eğitilmekle mümkündür. Bu sahanın gerçek ehlini bulmak ise oldukça zordur, ancak imkânsız değildir. İyi bir arayış ve Hakk’tan niyaz ile bulunma ihtimali vardır.

İşin hikmetli yönü ise, O’nu bulduktan sonra, beli deyip, boyun büküp, eğitimine devam ederek, değerini bilip bıkmadan yorulmadan yolunda sabır ve nefis mücadelesi ile devam etmek, tasdik ile Sıddîk, Adalet ile Faruk, muhabbet ile Zinnureyn, İrfaniyyet ile Kerremallhu veche, ve bütün bunların toplamı tevhid-i ile Nur-u Muhammediyye ye bürünüp gerçek bir müslüman Peygamberin ümmeti ve Allah-ın Abd-kulu olmaktır.

İşte bahsi edilen, hallerden geçen kimselerin arasından azda olsa, bütün bu kazanımlarını, zaman içinde hayal ve vehmine kaptırarak, sureta Hakk’tan görünen, aslında ise kendi nefsine dönüp, Hakk’tan uzaklaşıp, hayal âleminde yaşamak, kendilerine daha zevkli gelen bazı kimseler, kendilerini “fenâfillâh” mertebesinde zannederek, kendini bütün görevlerinden soyutlan-mış zannederek, “Efendim biz Hakk’la Hakk olduk kime ibadet edeceğiz, artık bizim bir yöneticiye de ihtiyacımız kalmadı” diyerek, hadlerini de aşmış olarak, hayatlarını bu anlayış üzere sürdürmeye başlayıp, aslında din dışına çıkmış, zavallı hükmüne düşmüş insan haline gelmiş olmaktadırlar, bu gibi durumlardan Allah-a sığınırız.

İşte bu kitapta böyle bir yaşantının halidir. Yaşayan kimselerin açığa çıkarılmaması için sadece isminin baş hafleri verilmiştir.

Kendisi ile oldukça uzun bir müddet ilgilenildi ise de elindeki imkânların kıymetini bilemediğinden, nefsine uyarak, yolumuzdaki eğitiminden uzaklaşarak, kendine göre daha uygun ve kolay gelecek ve birazda eğlenecek saha arayıp bulmuş ve yolumuzdan ayrılmıştır.

Kendi bilir hür iradesine diyecek bir sözümüz yoktur arkasından ağıtta yakılacak değildir. Yolumuzda gidene dur edebi ile gelene git denmez. Canı sağ yolu açık olsun.

Bu hadisede Emeği geçen ve oldukça da üzülen Mu.. Ca… oğlumuza da Cenâb-ı Hakk   gayret kuvvet ve sabırlar versin düzenlediği kitabı için eline gönlüne sağlık olsun, kendisine her  hususta başarılar dilerim.

Böylece bir ibretlik değmez dosya/kitabı daha oluşmuş ve (169-10-) sırası ile hem Mu… oğlumuzun hem de bizim kitaplarımızın arasına girmiş oldu.

İz-Terzi Baba Necdet Ardıç.

pdf 169-10-İbretlik bir hikâye daha-Usta dan çırağına tavsiyeler-

99- Terzi Baba -9-

image002

BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM:

     Bu kitabın oluşumu,  NECDET ARDIÇ  (20 şubat 2009 Cuma) günü çevremize göderdiğimiz bir “mail” ile şöyle başlamaktadır.

———-

    Selâmün aleyküm. Sevgili kardeş-ihvan ve evlâtlarımız. (Terzi Baba 1 ) kitabını düzenleyerek yazan, (Ç.H.U)  oğlumuzun sizden bir ricası var! şöyleki:

———-
Muhterem, yolumuzun ehli, büyüklerim ve kardeşlerim. Epey zamandır düzenleme ve yazılımlarına başladığım (Terzi  Baba 2) kitabımızın oluşumuyla meşgulüm. Kitabımızın için de muhtelif başlıklar değişik bölümler vardır, bunlardan bir tanesinin başlığı da  (dost katından inen) ismini taşıyacaktır. Ve ya benzeri bir isim olacaktır. Bu bölümü sizlerden gelecek gerçek bilgiler ile oluşturmak istiyorum. Bu vesile ile, Sizlerin Efendi Baba mı tanıdıktan sonra,

(1) hayatınızdaki değişiklikleri,

(2) hayata bakışınızı,

(3) kendinizdeki idrâkî gelişimleri,

(4) zaman içinde halinizde, üzerinizde yaşadığınız varsa, olağan üstü özel hallerinizi,

(5) son idrak yaşantılarınızı,

(6) şu anda Efendi Babamı hangi vasıfta gördüğünüzü ve hakkında ne düşündüğünüzü, özet olarak yaklaşık 10 gün içinde yine Efendi Babamın mail adresine göndermenizi en içten saygı hörmet ve sevgilerimle rica ediyorum. Bu yazıların isimleri bizde mahfuz kalacaktır. Sonsuz selâmlar. Ayrıca bende sizleri zahiren, tanımadığım halde çok seviyorum. Kardeşiniz Hüsamettin çelebi.  Ç.H.U.

——————-

Yukarıda bahsedilen (Terzi Baba 2 ) den sonra ki Kitaplarımız bize gelen Mektup ve zuharatların arşivimizdeki malzemelerini de bilgisayar ortamına (az bir kısmı kaldı) geçirmiş bulunuyoruz bunların ismi ise (Terzi Baba istişare dosyaları (3-4-5-6-) bitti, (7 Terzi Baba 13 biismi has selâm) da bitti (8-9) da bitti. (Terzi Baba Mektuplar ve zuhuratlar) kitabtaplarımızın yazılımları devam ediyor. (Şu anda 98)i geçmiş vaziyette. Vaktimiz oldukça da devam eder İnşeallah. Diğer genel kitaplarımızda (130) a ulaşmış durumdadır.

Bizlerdende sizlere sonsuz selâmlar. Bu mail-i kardeş ve evlâtlarımıza ayrı ayrı gönderiyorum ancak unutulan kimseler olursa kusura bakılmasın bilgisayarı olmayanlarada iletirsiniz onlarda yakın bir arkadaşları vasıtasıyla düşündüklerini bildirebi-lirler. Ancak bu istek, bir emir ve hüküm mahiyetinde değil sedece ricadır. Her kese başarılar dilerim. Terzi Babanız.

(20 şubat 2009 Cuma) günü istenen bu yazılar o günden beri gelmeye devam etmekteler bende onları dosyasında muhafaza ediyor idim onlara bakmaya ancak vakit bulabildim ve düzenlemeye çalışıyorum. Oldukça dikkate değer ve ilgi çekici, safiyetle yazılmış yazılar olduğundan sizlerinde istifade etmenizi istedim. Terzi Baba (2) ye konanların dışında dikkate değer yazıları burada kayda alıp belirli bir sayfa sayısına ulaşınca daha başka kitaplarda da sıra ile, yukarıda da bahsedildiği gibi toplanmışlardır. Cenâb-ı Hakk her işlerimizde her birerlerimize kolaylıklar nasib etsin. Âmîn.

Yazı gönderen dost, kadeş ve evlâtlarımızın açık olarak tanınmaması için sadece isimlerinin baş harfleri konacaktır. Oldukça değerli olan bu yazı ve cevaplarda, umarım benzer olan soru ve düşüncelerinizin cevaplarının benzerlerini bulabileceğinizi tahmin ediyorum. Zahmet edip yazı gönderenlere ayrıca teşekkür ediyorum sağolsunlar varol-sunlar. Cenâb-ı Hakk okuyanları da faydalandırsın İnşeallah.

Sevgili okuyucum, bu kitabın yazılışında, düzenlenişinde, basılışında, bastırılışında, tüm oluşumunda emeği ve hizmeti geçenleri saygı ile yadet, geçmişlerine de hayır dua et, ALLAH (c.c.) gönlünde feyz kapıları açsın. Yarabbi; bu kitaptan meydana gelecek manevi hasılayı, evvelâ acizane, efendimiz Muhammed Mustafa, (s.a.v.) in ve Ehl-i Beyt Hazaratı’nın rûhlarına,  Nusret Babamın ve Rahmiye annemin de ruhlarına, ceddinin  geçmişlerinin de ruhlarına hediye eyledim kabul eyle, haberdar eyle, ya Rabbi.

       Muhterem okuyucularım; yine bu kitabı da okumaya başlarken, nefs’in hevasından, zan ve hayelden, gafletten soyunmaya çalışarak, saf bir gönül ve Besmele ile okumaya

başlamanızı tavsiye edeceğim; çünkü kafamız ve gönlümüz, vehim ve hayalin tesiri altında iken gerçek mânâ da bu ve benzeri kitaplardan yararlanmamız mümkün olamayacaktır.

       Gayret bizden muvaffakiyyet Hakk’tandır.

Terzi Baba NECDET ARDIÇ Tekirdağ: (07/12/2018) Cum’a.

 

NOT=(20 şubat 2009) daki günlerde yaşanarak kaydedilen bu duygu ve tespitler o günlere aittir bu gün ise bu tespitler çok daha gelişmiş sahiplerini daha ileri derecelere götürmüştür. O günlerin feyzi ve bereketleridir. Her an ilerlemede olan bir gönül tabiî ki daha başka gelişmelere de sahne olacaktır. Eğer olmuyorsa yerinde sayılıyor demektir. Devamı olacak kitaplarımızda bunların yenilerini de göreceğiz. İnşeallah. Cenâb-ı Hakk cümle yaranımızın, akıl gönül ve idraklerini, Hakikati İlâhiyyenin hakikatinde açıp idraklerimizi genişletsin. İnşeallah.

Bu tür çalışmalar bazı kimseler için hiçbir şey ifade etmeyebilir, ancak kendini/nefsini ve oradan Hakk’ı tanıma yolunda olan kimseler için, çok büyük hakikatleri ortaya koymaktadır. Gayemiz bazı şeyleri ispatlamaya çalışmak değil, bu yolla çevremize, ve bu sahadan faydalanmak isteyenlere, misallerle faydalı olmaya, ve hayatın çok başka yönlerinin de varlığını, bildirmek için, örnek çalışmalara teşvik etmek için yapılan çalışmalardır. Cenâb-ı Hakk cümlemizi arzu ettiği menziline ulaştırsın İnşeallah.  T.B.

pdf 99-Terzi Baba-9-istişare dosyası

168 -31- Sohbet arası sohbetlerden seçmeler

image001TERZİ BABA’MIN TAKDİMİ

ÖN SÖZ

BİSMİLLÂHİRRHMANİRRAHÎM:

Muhterem okuyucularım her ne vesile ile elinize geçmiş olan bu ve devamı olan (30) kitap, uzun senelerden beri yapmaya çalıştığımız konulu sohbetlerimiz aralarında, verdiğimiz çay molalarında, ayrıca herhangi bir yerde sorulan sorular üzerine ve daha bir çok vesile ile her hangi bir seyir takib etmeden, bu konuşmaların kayda alınmış seslerinin sonradan yazıya dönüştürülmesi yoluyla oluşmuştur.

Gerçekten oldukça uzun bir çalışma süresinden sonra kayda alınan bu kitapların oluşumu adeta bir ekip çalışması ile meydana gelmiştir.

Kardeş ve evlâtlarımızdan hangisinin işleri ve durumu uygun ise kendilerine verdiğim ses kayıtlarını bilgisayarda dinleyerek kayda almışlardı. Bende bunları tarih sıraları itibari ile  (30) bölüme bölüp bu kadar kitap meydana gelmiş oldu.

Bu kitapların sayfa ve yazı düzenleme ve kontrollarını yapıp okunacak hale getirdikten sonra kitaplarımızın arasında yerlerini almış oldular.  Bunların içinde bazı mevzuların tekerrürü olabilir. Çünkü bu sohbetler değişik mahallerde ve değişik kimselere yapılmış olduğundan ve aynı mevzuun başka kimselere de aktarılması gerektiğinden, kitapların hepsini okuyanlar bazı tekrarları görebilirler.

Aslında bunlar tekrar değil eğitim gereği başkalarına da aktarılması gereken bilgilerdir. Ancak aynı mevzu değişik zamanlarda değişik mertebeleri itibari ile yine de aynı sohbet değildir, her sohbetin kendine ait özelliği olduğundan, yine onların hepsi ayrı sohbetlerdir. Bu vesile ile ses kayıtlarını yazı kayıtlarına döndüren bütün kardeş ve evlâtlarımıza emekleri yönü ile teşekkür eder, Cenâb-ı Hakk’tan dünya ahret saadeti ve ilâh-i idrakler dilerim. Sayın okuyucularımızın da azami istifade etmelerini niyaz ederim, Cenâb-ı Hakk idrak ve anlayışlarımızı arttırsın inşeallah.      “İz-Terzi Baba”  Necdet Ardıç  Tekirdağ

————–

Yukarıda bahsi geçen kitapların düzenlenme ve tamamlanma aşamaları bittikten sonra, aynı mevzular hakkında özet çalışmalar yapan rumuz ismi, TEVEKKELTÜ, TEVEKKELTÜ, olan kızımızdan gelen, “sohbet arası sohbetlerden seçmeler” ismini verdiği bu çalışmasını bende cilt kapağını ve diğer kontrollarını yaptıktan sonra. (168-31) kitap sırası ile kitaplarımızın arasına almış olmaktayım.

Bu güzel çalışması ve gayreti yüzünden, kendisine teşekkür eder, Cenâb-ı Hakk’tan daha nice idrak ve açılımlar vermesini niyaz ederim.

Gene bu kitabın oluşumunda emeği geçen Murat Derûni oğlumuza da teşekkür ederiz ellerine gönlüne sağlık.

            TEVEKKELTÜ, TEVEKKELTÜ, kızımız dünya ahret işlerin kolay gelsin, eline aklına sağlık Cenâb-ı Hakk gönlüne göre versin selâmlar hoşça kalın. “İz-Efendi Babanız.

 

TEVEKKELTÜ, TEVEKKELTÜ

TAKDİM

Hacmi küçük olmasına rağmen sonsuz mâ’nalar ihtiva eden bu kitabı, yavaş seyreden fakat gayretli bir çalışma ile tamamlamış bulunmaktayım. Şükründen acizim, Allah’a hamdolsun. Efendi Babam Necdet ARDIÇ Uşşaki Hazretleri’ne böyle bir çalışmaya imkan verdikleri için teşekkür ederim. Ve rehberim, Hocam Murat CAĞALOĞLU (DERÛNİ) Beyefendi’ye de yardım destek ve yönlendirmeleri için teşekkür ederim.

Bu çalışma ile dinlemiş olduğum ‘sohbet arası sohbetler’den bir demet sunmayı hedefledim. Efendi Baba’m tarafından, sohbetler şeklinde söz ve ses ile meydana getirilmiş olan o müstesna ilmi, kelimeler ve harfler ile bir başka şekilde daha yaşasın ve istifade edilsin gayesine matuf[1] yazıya dökmüş oldum. Sohbet esnasında kullanılan her bir kelime, tek, tek önce kağıda, sonra da bilgisayara aktarılmış oldu. Böylece de bu kitap meydana geldi.

Sohbetleri dinlerken bazı konuların hususen daha önemli olduğu fikri oluşmuştu. Ele alınan mevzuların farklı cephelerden, çok boyutlu olarak anlatılmış olması da ayrıca dikkatimi celbetti. Mevzuları başlıklandırırken ise, yeniden konu ile hem-dem[2] olmuş olmanın bir fikir bereketi ve elhamdülillah zenginliği sağladığına şahit oldum. Bununla birlikte şu da bir gerçek ki; kelimeler düşüncelerin, algılayış ve tefekkürün hızına ve gücüne yetişemiyor. Bu anlamda konuları Bade-i[3] Hakk Efendim’in anlatış üslubu ve sesindeki ruh ve nûr ile idrâke çalışmak, daha kuvvetli mâ’na derinliği oluşturduğu kanaatine varmış bulunmaktayım. Zira Mesnevi-i Şerifte ifade edildiği gibi:

”Tohum kendini toprak içinde mahv[4] ve feda edince, artık onun kendine ait olan rengi ve kokusu, kırmızılığı ve sarılığı kalmadı. O mahvdan sonra, onun enaniyetini[5] teşkil eden sıfâtlarının kabz ve onu haps etmesi kalmadı. Binaenaleyh istidadında mündemiç[6] olan, istidadının kanadını açtı ve bast oldu. Bunun gibi istidadı olan bir talib-i hakikat, kendini toprak kadar mütevazi bulunan bir kâmilin sohbetinde mahv edince, artık onun kendine ait sıfât-ı nefsâniyesi ve enaniyeti kalmaz.”

Bu Mesnevi-i Şerif ifadelerine Terzi Baba’m şöyle açıklama getirmiş:

”İşte bir sâlik de, yani bizler de kendimizi Hakk’ın İlâhi hikmet tarlasına diker isek, nasıl ki buğday tanesinin kendine ait bir varlığı kalmıyor ise, bizim de kendimize ait bir varlığımız kalmadığından o varlığın kabz haline girmesi, sıkıntıya girmesi diye de bir şey söz konusu olmuyor. Bizim sıkıntıya girmemiz ve kendi içimizde haps olmamız, benlik sıfâtlarımızdan ve nefsâniyetimizden meydana geliyor. Kendini tanıma ilminin insâna verdiği, hiç bir şeyle kıyaslanamayacak bir değerdir. Aynı zamanda bunlar, ebedi hayatını da gerçek mâ’nada kurtaran ve orada da geçerli olacak hususlardır.”

Sözlerimi Efendi Babam’ın duâsı ve kelâmı ile neticelendirmek istiyorum:

”Cenâb-ı Hakk her birimizin, ufku geniş sonsuz yolculuğumuzda yardımcısı olsun. Bizler de fezanın boşluğunda kaybolmayalım”.

”Rabb-imize şükrederiz ki mâ’na âleminin kapılarını her birerlerimize açmış, izin vermiş, kendi mahremiyetinde bizleri zatının çevresinde dolandırıp duruyor. Yani uzaklara atmamış. Bu tür eserler de, şaheser kitaplar da, o sahada, zâti sahanın çevresinde ve içinde dolaşmamıza yardımcı oluyorlar. O sahaları da mümkün olduğu kadar tanımaya çalışmaya, bilmeye gayret ediyoruz. Aynı zamanda zâhirde olan bu sonsuz sahanın, kendi içimizde de olduğunu bilmemiz bize çok şey kazandıracak. Ve kendi gerçeklerimize ulaşma yolunda büyük adımlar attırmış olacaktır.”                                                                                                                          TEVEKKELTÜ                                                                       27-9-2019.

[1] Yönelik, çevrili.

[2] Arkadaş, yakın dost, sohbet arkadaşı.

[3] Şarap, içki. Kadeh.

[4] Harab olma. Yıkılma. Ortadan kalkma. Çökme. Bozulma.

[5] Benlik. Kendine güvenmek, gurur. Hodbinlik. Sadece kendine taraftarlık. Her yaptığı işi kendinden bilmek.

[6] İndimac eden, dürülüp sarılan, içine sokulmuş olan. İçine alınmış olan.

168-31-Sohbet arası sohbetlerden seçmeler – yeni

pdf

167 -İnsan-ı Kâmil- A-K-C-Cilt -1-kitap-7-

image002Muhterem  okuyucularım, sevgili kardeş ve evlâtlarımız. Uzun zamandır sohbetlerini yaparak kayda aldığımız Abdülkerim Cîlî Hz. nin gerçekten çök yüce hakikatleri bünyesinde bulunduran “İnsân-ı Kâmil” isimli kitabının acizane şerhi bittikten epey zaman sonra, nihayet onun da ses kasetlerinin kayda geçirme işlemleri de bittikten sonra, bu sahada hizmeti geçen evlâtlarımıza teşekkür ederim sağ olsunlar.

Daha sonra kayda geçen bu ses kayıtlarının okuyucularımıza sunulabilmesi için kitap haline dönüştürülmesi gerekiyordu vakti gelmiş ki Rabb’im izin verdi, şükür “giriş” bölümü şerhi ile birinci kitap tamamlanmış oldu. “mukaddime” bölümü ile de ikinci kitap tamam olmuştu. Zat, İsim. Sıfat, bölümleri ile de, üçüncü kitap tamam olmuştu. Daha sonrada,

     4-Bölüm-Ulûhiyyet.

     5-Bölüm-Ahadiyyet.

     6- Bölüm-Vahidiyyet.

     7- Bölüm-Rahmâniyyet.

     8- Bölüm-Rububiyyet.

     9- Bölüm-A’mâ.

     10- Bölüm-Tenzih.

     11- Bölüm-Teşbih.

     12- Bölüm-Fiiller tecellisi.

13-İsimler tecellisi. 

Bölümleri ile de, dördüncü kitap tamam olmuştu.

Bu kitap ile de.

     14-Bölüm-Sıfatlar tecellisi.

     15-Bölüm-Zat tecelligâhı.

     16- Bölüm-Hayat.

     17- Bölüm-İlim.

     18- Bölüm-İrade.

     19- Bölüm-Kudret.

20- Bölüm-Kelâm.

Bölümleri ile de, beşinci kitap tamam olmuştu.

Bu kitap ile de.

21- Bölüm-Sem.

22- Bölüm-Basar.

23- Bölüm-Cemâl.

24- Bölüm-Celâl.

25- Bölüm-Kemâl.

26- Bölüm-Hüviyet.

27- Bölüm-İnniyet.

28- Bölüm-Ezel.

29- Bölüm-Yüce Hakk’ın dünya semâsına nüzülü.

30- Bölüm-Kıdem.

31- Bölüm-Allah’ın günleri.

32- Bölüm-Salsala-i Ceres.

33- Bölüm-Ümm’ül-Kitap.

Bölümleri ile de, altıncı kitap tamam olmuştu.

Bu kitap ile de.

34- Bölüm-Kur’an.

35- Bölüm-Fürkan.

36- Bölüm-Tevrat.

37- Bölüm-Zebur.

38- Bölüm-İncil.

39- Bölüm-Yüce Hakk’ın dünya semâsına nüzülü.

40- Bölüm-Fatiha-i Kitap.

41- Bölüm-Kitab-ı mestur.

Bu yedinci kitap ile de bahsi geçen mertebe/bölümler anlatılmaya çalışılacaktır.

İnşeallah ileriki zamanlarda bölüm, bölüm tamamı kitaplar halinde sizlerin okuyabilmenize sunulacaktır. Bu ve benzeri kitapların İnsan tefekkür ufkunda çok büyük hedefleri gösterdiği aşikârdır. Cenâb-ı Hakk bu ve benzeri kitaplarda kendi hakikatlerini kendi bildirmesiyle ve evvelâ Peygamber Efendimizin bizlere aktarımı ve daha sonra da büyüklerimizin bu günlere kadar bizler dahil günümüz insanına kadar ulaşmasını sağlayan büyüklerimiz, İrfan ehline şukranlarımızı sunarız.

Bütün âlemlerin bir harikası olan “İnsân” ne yazık ki kendi değerini, varlığının üzerinden binlerce sene geçtiği halde, çok azı müstesna, anlamış ve kadrü kıymetini bilmiş değildir. Ayrıca bu kıymetini anlamamakta ısrar etmekte ve kısa süreli nefsi emmâre içinde olduğu dünya yaşantısını tercih edep, İlâh-i ve ebedi hayatını heba etmekte, gerek birey gerek toplum olarak, hazin bir sona doğru sür’atle gitmektedir.

İşte elimizde bulunan bu kitap ve benzerleri, kişiye evvelâ kendini sonra da Rabbını tanıtıcı haliyle tefekkür hayatımızda çok büyük bir yeri olması lâzım gelmektedir. İnsan ki “Hakk’ın zât-i zuhur mahalli ve âlemin göz bebeği”dir. Bu hakikatini yerinde kullanamadığından ne yazık ki yerlerde sürünmektedir. Yerlerde sürünmekten kurtulup ayağa kalkması ve asli asaletine ulaşması, bu ve benzeri tevhid kitaplarında belirtilen kendi hakikatlerini anlaması ile ancak mümkün olacaktır.

Umarım Azrâîl (a.s.) ile zaruri ölüm gelmezden evvel ihtiyari ölüm ile, bu dünyanın ve kendi beden dünyamızın hakikatini idrak etmiş olarak varlığımızı daha evvelden Hakk’a teslim ederiz de Azrâîl (a.s.) geldiğinde varlığımızda sadece geriye kalmış bir çuval et ve kemikten başka bir şey bulamamış olsun.

Rabb-ımızdan cümlemizi gaflet ehli olmamızdan korumasını, ve bizlere kendi varlığından varlık vermiş olduğundan, kendi aklından da akıl vermesini niyaz ederim.

Bu seriden yedinci kitaptır. Akıl ve idraklerimizin açılmalarını Cenâb-ı Hakk’tan dilerim. T.B.


167-İnsan-ı Kâmil-A-K-C-Cilt-1-kitap-7-

pdf