Kategori arşivi: Terzi Baba Kitapları

198-14-Ramazan ve Oruç

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

BİSMİLLÂHİR RAHMÂNİR RAHÎM

Muhterem kardeşlerimiz ve sevgili evlâtlarımız. Bu kitabımızda Terzi Baba dikiş ötelyesinde ince elenip sık dokunan mana, elbise- kitaplarından birisi olmuştur.

Bilindiği gibi İslâmın

1- Kelime-i Şehadet getirmek
2- Namaz kılmak
3- Oruç tutmak
4- Zekat vermek
5- Hacca gitmek

Olmak üzere  şartı beş’tir, bizde kitapalrımızın arasında bunlarında olmasını düşünür, zaman içinde bunlar hakkın da birer kitap oluşturmak niyetinde idik.

Daha evvelki kitaplarımız arasında,

(5-Salât ve namaz)

(10-Kelime-i tevhid)

(72-İman bahsi)

(104-Hacc ve Umre hakikatleri)

(198-Ramazan ve Oruç) bu kitabımız olmak üzere tamamlanmış durumda’dır, eksik olan (Zekat) konusunuda sıraya almış ve onun hakkın da da çalışmaya başlamış bulunmaktayız. Böylece İslâmın beş şartının da kitaplarımız arasında bitmiş olanlar yerlerini almış, Zekât kitabımızda bittiğinde o da kitaplarımızın arasındaki yerini almış olacaktır.  Bütün bunlarda hizmeti geçen kardeş ve evlâtlarımıza teşekkür ederiz.

Muhteşem peygamberimizin Rabb-ından aldığı bu ilahi sistemin beş hakikatinin muhteşem zahir ve batın idrak ve anlayışlarını bizlere hazmettirsin.

İman gibi ilahi bir güvenin bu güvensizlik beşer aleminde nasıl bir güç ve huzur olduğunu bütün insanlara göstermiş ve yaşatmış olsun.

İmanın da şartı olan Kelime-i tevhid (Lâ ilâhe illâllah) hakikatini şeksiz şüphesiz bizlerin içimize içirsin.

Namaz gibi muhteşem ve abide hükmünde olan fiiller ve manalar manzumesinin ifade ettiği gerçek kulluk ve uluhiyet hakikatlerini bizlerede nakşetsin.

Oruç gibi zahir batın bir korunma sistemi olan ve nefse hakimiyet sistemi olan bu çalışmanın hakikatlerini hepimize idrak ettirsin. 

Zekât  tezkiye hakikatlerini de yaşatsın inşeallah.

Hacc ve Umrenin muhteşem temaşasını ve ilahi hakitlerini hepimize idrakettirsin.

Zahir ve batın bu hakikatlerin özlerinin daha iyi anlaşılması için bu çalışmalar yapılmıştır meraklı olanlar bu kitaplarımızı (tezibaba13.com) adresinden indirilebilir. Cenâb-ı Hakk bütün meraklılarına idrak genişliği nasib eylesin. Bu kitabımızda, büyük emeği olan Murat Derûni oğlumuzada çalışmalarından dolayı teşekkür eder, hayatında daha çok başarılar dilerim. Bütün arkadaş ve evlatlarımıza da Cenâb-ı Haktan sağlık sıhhat ve başarılar dilerim.

“ İz—T-B- “

MUHYİDDÎN İBNÜ’L ARABÎ FUSÛSU’L-HİKEM

20-Yahya-21-Zekeriyya-FASSI

Ahmed Avni Konuk, Tercüme ve Şerhi. (Necdet ARDIÇ)

(190-20-21)

Muhterem okuyucularımız. Her ne vesile ile elinize ulaşan bu kitaplar, bünyelerinde gerçekten çok değerli ilim hazinelerini barındırmaktadırlar. Başta Aleyhissalâtu Vesselâm Efendimiz olmak üzere, Ondan bu ilmi naklen alan Şeyh-i Ekber (r.a.) Muhyiddîn İbn’ül Arabî Pirimiz ve sonra onu çeviren ve şerheden A. Avni Konuk büyüğümüz ve bu kitapları günümüz şartlarına uyarlayıp hazırlamış olan Prof. Dr. Mustafa Tahralı ve Dr. Selçuk Eraydın kardeşlerimizden Cenâb-ı Hakk ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gerçekten çok razı olsun, kendilerine bütün kalbimizle şükranlarımızı sunarız. Bu arada okuyanlar tarafından anlaşılmasının biraz daha kolaylaştırılması için yapmaya çalıştığımız bu çalışmalarımızı da Cenâb-ı Hakk kabul buyursun.

Fusûsu’l-Hikem’deki Hikmetleri anlayabilmek için evvelâ bu hususun alt yapısının hazırlanması lâzım gelmektedir. Çünkü kurgusu, bâtın-i “tevhîd/teklik” üzeredir. Ancak genel anlayış zâhir-i “tenzîh” anlayışı üzere olduğundan içindeki mevzuların anlaşılması biraz zor olmaktadır. İşte bu yüzden bir ön idrak, alt yapısı oluşturmak gerekmektedir.

Epey seneler, bu alt yapı anlayışını hazırladıktan sonra nihayet bu sohbetlere başlanılmış oldu. Muhtelif yerlerde de devam edildi. Mukaddime ile sohbet başlangıcı (11/09/1996)dır. Muhammed Fassı ile bitişi (19/06/2013) olmuştur. Aslında bu mevzuların bitmesi söz konusu değildir ancak dünyadaki süremiz de kısıtlı olduğundan daha başka kitap ve mevzularla da ilgilenmemiz gerektiğinden bu kadarla yetinmek zorunda kaldık.

Bu ve benzeri kitaplar, Mevlânâ, Mesnevi-i şerif, Abdülkerim Cili, İnsân-ı Kâmil gibi sayabileceğimiz bu sahada olan ancak içeriği çok geniş az sayıda kitap, İslâm’ın ve Dünya tefekkür ve kültür sahasının zirve kitaplarıdır. Bunları idrakli ve gerçek ma’nâ da okuyup inceleyememiş olan kimseler gerçekten büyük kayıp içinde kalmış olurlar.

Hayatın gerçek ma’nâda anlaşılabilinmesi için ilk şart, kişinin hakikati itibari ile kendisini bilmesidir. Kendisini

bilmeyen kişinin ilmi ne kadar çok olursa olsun hayal ve vehmine dayanmaktadır, bu hal de kişide nefsi bir benlik oluşturduğundan, bu sebeple kişi kendi hakikatine girmeye yol bulamaz ve bu âlemden isterse birkaç üniversite bitirmiş olsun, kendinin yabancısı/cahili olarak gider.

Bu ve benzeri kitaplar, kişiyi kişiye tanıtmakta ve oradan da kişi Rabb’ine yol bulabilmektedir. Aksi halde kişi gaflet ve atalet içinde bu çok değerli vakitlerini verip, hayal ve vehmi satın almış olur. Yapılacak iş; kişinin mutlaka kendine dönüş yolunu bulması ve kendinden geçen Hakk’a giden yolu bulması lâzım gelmektedir. Kişi evvelâ kendine ulaşamaz ise Rabb’ine hiç ulaşamaz. Çünkü “nefsine ârif olan Rabb’ine  ârif olur” hükmü gerçektir.

Bütün bu hususların ses alma cihazlarından çıkarılıp, kayda geçirilmesi için gerçekten çok büyük bir gayret gösterip, bıkmadan yorulmadan uzun bir çalışma yapan ve böylece bu kayıtları meydana getiren Hulusi Korucu Bey ve diğer hizmeti geçen kardeşlerimize de her istifade edebilen kimseler namına teşekkür ederiz. Cenâb-ı Hakk dünya, ahiret işlerinde kolaylıklar nasip etsin İnşeallah.

Bende kayda alınan bu sohbetleri, okuyucularımıza yaraşır bir şekilde sunabilmek için gereken yazı ve sayfa düzenlemelerini uzun bir süredir yapmaya çalışarak nihayete erdirmeye çalıştım.

Her bir fassı daha kolay okunur ümidi ile ayrı müstakil birer kitap olarak düzenlemeyi düşündüm ve öyle hazırladım. Eğer birkaç ciltte toplasa idim, ciltler oldukça kalın olur ve okunmalarında da zorluk olabilirdi, bu yüzden her bir fassı müstakil bir kitap olarak daha kısa bölümlerini de birleştirerek hazırladım. Bununla birlikte başta bulunan Mukaddimenin de bazı bölümlerini ayrı bir kitap olarak hazırladım. Ayrıca ehemmiyeti yönünden, Ayniyyet Gayriyyet bölümlerini de bazı başka ilavelerle bir kitap olarak hazırladım. Cenâb-ı Hakk ilgilenen herkesi bunlardan faydalandırsın İnşeallah.

Bilindiği gibi konuşma edebiyatı ile yazı edebiyatı arasında fark vardır. Buradaki konuşma sûretiyle olan

sohbetleri fazla müdahale etmeden olabildiği kadar yazı şekline dönüştürerek ve gerektiğinde bazı ilaveler yaparak öylece kayda almış olduk.

Bu vesileyle; İlâh-i Ya Rabb-i bu dosyalardan meydana gelecek ma’nevi hasılayı evvelâ Efendimiz Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.), Validelerimizin ve Ehlibeyti’nin ruhlarına hediye eyledim. Daha sonra Şeyh-i Ekber (r.a.) Muhyiddîn İbn’ül Arabî Pirimiz ve sonra onu çeviren ve şerheden A.Avni Konuk büyüğümüz ve bu kitapları günümüz şartlarına uyarlayıp hazırlamış olan, Prof. Dr. Mustafa Tahralı ve Dr. Selçuk Eraydın kardeşlerimizin ve bu kayıtları meydana getiren “Hulusi Korucu” Bey kardeşimizin, emeği ve hizmeti geçen diğer kardeşlerimizin geçmişlerinin, Nusret Babamın ve Rahmiye Annemin ve kendi Anne ve Babamın da ruhlarına hediye eyledim kabul eyle haberdar eyle Ya Rabbi.

NOT= Bu arada şunu belirtelim ki, bir yanlışlık olmasın diye metnin geçtiği yerleri “kalın” yazı ile A. Avni Konuk Beyin şerhinin geçtiği yerleri “italik-eğik” yazı ile diğer Terzi Baba şerh ve izahları ise normal yazı ile belirtilecektir ki metin ve şerh izahlardan ayrılmış olsun, aksi halde metin şerh ve izahlar birbirine karışacağından yanlışlıklar olabilir. Bu yüzden metinde geçen kelime ve cümleler koyu kalın; şerh kısımları italik/eğik ve izahlar düz yazı ile yazılacaktır. Cenâb-ı Hakk hepimizin idraklerini açsın İnşeallah.

Son düzenlemeleri yapan oğlumuza da teşekkür ederiz, Cenâb-ı Hakk kendilerine ailece sağlık, sıhhat, güzellikler nasib eylesin.

Her halde, kasıtsız olarak, eksiklerimiz olacağından, bütün bunlardan şimdiden özür dileriz. Gelecek sayfalarda metin, şerh ve izahlar birbiri içine çok geçmiş olduğundan bunların hepsini ayırmak pek mümkün olamayacağından bazen metin ve şerh ile izahlar birine tabii olarak karışabileceğinden onları kendimiz namına sahiplenmekten

Hakk’a sığınırız, bu hususun göz önünde bulundurulmasını okuyucularımızdan bilhassa rica ederim, kelimesi kelimesine bunları birbirinden ayırabilmek için gerçekten çok uzun bir çalışmaya ihtiyaç vardır, bu zamanı da bulmak mümkün değildir. Bu ve benzeri eserler üzerinde çalışmak ve faaliyet göstermek oldukça mes’uliyyetli bir iştir, Rabbim mahcup etmesin. (Euzü bike minke) (senden sana/beşeriyetimizden ulûhiyyetine sığınırız.) (Huz bi yedi/elimden tut ya Rasûlüllah.)

Bu bölümde Yahya ve Zekeriyya hakikatlerden bahsedilecektir ki, aslında kendi Yahya ve Zekeriyya hakikatimizden bahsedilecektir, kendinden haberi olmayan bir birimin gerçek manadaki Hakk’tan haberi olması mümkün değildir.

Ey Hakk yolcusu salik kardeşim, bu mevzular sadece geçmişte kalmış bazı insanların hayat hikayeleri değildir. Bugün için senin zatının ve nefsinin hayat hikayesidir, ona göre oku ve kendinde bunları bulmaya çalış ki senin de Âdemiyet/İnsanlık devren başlamış olsun. Oradan da yola çıkarak Muhammediyyet devrene ulaşmaya yol bulabilesin. İşte bu seyir senin sırat-ı müstakimin ve Hakk’a vuslatındır.

Muhterem okuyucularım; yine bu kitabı da okumaya başlarken, nefs’in hevasından, zan ve hayalden, gafletten soyunmaya çalışarak, saf bir gönül ve Besmele ile okumaya başlamanızı tavsiye edeceğim. Çünkü kafamız ve gönlümüz, vehim ve hayalin tesiri altında iken gerçek ma’nâda bu ve benzeri kitaplardan yararlanmamız mümkün olamayacaktır.

Gayret bizden muvaffakiyyet Hakk’tandır. Tekirdağlı Terzi Baba Necdet Ardıç.

MUHYİDDÎN İBNÜ’L ARABÎ FUSÛSU’L-HİKEM

16-SÜLEYMAN – 17-DAVÛD

18-YUNUS – 19-EYYÛB FASSI

Ahmed Avni Konuk, Tercüme ve Şerhi. (Necdet ARDIÇ)

(189-16-17-18-19)

Muhterem okuyucularımız. Her ne vesile ile elinize ulaşan bu kitaplar, bünyelerinde gerçekten çok değerli ilim hazinelerini barındırmaktadırlar. Başta Aleyhissalâtu Vesselâm Efendimiz olmak üzere, Ondan bu ilmi naklen alan Şeyh-i Ekber (r.a.) Muhyiddîn İbn’ül Arabî Pirimiz ve sonra onu çeviren ve şerheden A. Avni Konuk büyüğümüz ve bu kitapları günümüz şartlarına uyarlayıp hazırlamış olan Prof. Dr. Mustafa Tahralı ve Dr. Selçuk Eraydın kardeşlerimizden Cenâb-ı Hakk ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gerçekten çok razı olsun, kendilerine bütün kalbimizle şükranlarımızı sunarız. Bu arada okuyanlar tarafından anlaşılmasının biraz daha kolaylaştırılması için yapmaya çalıştığımız bu çalışmalarımızı da Cenâb-ı Hakk kabul buyursun.

Fusûsu’l-Hikem’deki Hikmetleri anlayabilmek için evvelâ bu hususun alt yapısının hazırlanması lâzım gelmektedir. Çünkü kurgusu, bâtın-i “tevhîd/teklik” üzeredir. Ancak genel anlayış zâhir-i “tenzîh” anlayışı üzere olduğundan içindeki mevzuların anlaşılması biraz zor olmaktadır. İşte bu yüzden bir ön idrak, alt yapısı oluşturmak gerekmektedir.

Epey seneler, bu alt yapı anlayışını hazırladıktan sonra nihayet bu sohbetlere başlanılmış oldu. Muhtelif yerlerde de devam edildi. Mukaddime ile sohbet başlangıcı (11/09/1996)dır. Muhammed Fassı ile bitişi (19/06/2013) olmuştur. Aslında bu mevzuların bitmesi söz konusu değildir ancak dünyadaki süremiz de kısıtlı olduğundan daha başka kitap ve mevzularla da ilgilenmemiz gerektiğinden bu kadarla yetinmek zorunda kaldık.

Bu ve benzeri kitaplar, Mevlânâ, Mesnevi-i şerif, Abdülkerim Cili, İnsân-ı Kâmil gibi sayabileceğimiz bu sahada olan ancak içeriği çok geniş az sayıda kitap, İslâm’ın ve Dünya tefekkür ve kültür sahasının zirve kitaplarıdırlar. Bunları idrakli ve gerçek ma’nâ da okuyup inceleyememiş olan kimseler gerçekten büyük kayıp içinde kalmış olurlar.

Hayatın gerçek ma’nâda anlaşılabilinmesi için ilk şart, kişinin hakikati itibari ile kendisini bilmesidir. Kendisini bilmeyen kişinin ilmi ne kadar çok olursa olsun hayal ve vehmine dayanmaktadır, bu hal de kişide nefsi bir benlik oluşturduğundan, bu sebeple kişi kendi hakikatine girmeye yol bulamaz ve bu âlemden isterse birkaç üniversite bitirmiş olsun, kendinin yabancısı/cahili olarak gider.

Bu ve benzeri kitaplar, kişiyi kişiye tanıtmakta ve oradan da kişi Rabb’ine yol bulabilmektedir. Aksi halde kişi gaflet ve atalet içinde bu çok değerli vakitlerini verip, hayal ve vehmi satın almış olur. Yapılacak iş; kişinin mutlaka kendine dönüş yolunu bulması ve kendinden geçen Hakk’a giden yolu bulması lâzım gelmektedir. Kişi evvelâ kendine ulaşamaz ise Rabb’ine hiç ulaşamaz. Çünkü “nefsine ârif olan Rabb’ine  ârif olur” hükmü gerçektir.

Bütün bu hususların ses alma cihazlarından çıkarılıp, kayda geçirilmesi için gerçekten çok büyük bir gayret gösterip bıkmadan yorulmadan uzun bir çalışma yapan ve böylece bu kayıtları meydana getiren Hulusi Korucu Bey ve diğer hizmeti geçen kardeşlerimize de her istifade edebilen kimseler namına teşekkür ederiz. Cenâb-ı Hakk dünya, ahiret işlerinde kolaylıklar nasip etsin İnşeallah.

Bende kayda alınan bu sohbetleri, okuyucularımıza yaraşır bir şekilde sunabilmek için gereken yazı ve sayfa düzenlemelerini uzun bir süredir yapmaya çalışarak nihayete erdirmeye çalıştım.

Her bir fassı daha kolay okunur ümidi ile ayrı müstakil birer kitap olarak düzenlemeyi düşündüm ve öyle hazırladım. Eğer birkaç ciltte toplasa idim, ciltler oldukça kalın olur ve okunmalarında da zorluk olabilirdi, bu yüzden her bir fassı müstakil bir kitaa olarak daha kısa bölümlerini de birleştirerek hazırladım. Bununla birlikte başta bulunan Mukaddimenin de bazı bölümlerini ayrı bir kitap olarak hazırladım. Ayrıca ehemmiyeti yönünden, Ayniyyet Gayriyyet bölümlerini de bazı başka ilavelerle bir kitap olarak hazırladım. Cenâb-ı Hakk ilgilenen herkesi bunlardan faydalandırsın inşeallah.

Bilindiği gibi konuşma edebiyatı ile yazı edebiyatı arasında fark vardır. Buradaki konuşma sûretiyle olan sohbetleri fazla müdahale etmeden olabildiği kadar yazı şekline dönüştürerek ve gerektiğinde bazı ilaveler yaparak öylece kayda almış olduk.

Bu vesileyle; İlâh-i Ya Rabb-i bu dosyalardan meydana gelecek ma’nevi hasılayı evvelâ Efendimiz Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.), Validelerimizin ve Ehlibeyti’nin  ruhlarına hediye eyledim. Daha sonra Şeyh-i Ekber (r.a.) Muhyiddîn İbn’ül Arabî Pirimiz ve sonra onu çeviren ve şerheden A.Avni Konuk büyüğümüz ve bu kitapları günümüz şartlarına uyarlayıp hazırlamış olan, Prof. Dr. Mustafa  Tahralı ve Dr. Selçuk Eraydın kardeşlerimizin ve bu kayıtları meydana getiren “Hulusi Korucu” Bey kardeşimizin, emeği ve hizmeti geçen diğer kardeşlerimizin geçmişlerinin, Nusret Babamın ve Rahmiye Annemin ve kendi Anne ve Babamın da ruhlarına hediye eyledim kabul eyle haberdar eyle Ya Rabbi.

NOT= Bu arada şunu belirtelim ki, bir yanlışlık olmasın diye metnin geçtiği yerleri “kalın” yazı ile A. Avni Konuk Beyin şerhinin geçtiği yerleri “italik-eğik” yazı ile diğer Terzi Baba şerh ve izahları ise normal yazı ile belirtilecektir ki metin ve şerh izahlardan ayrılmış olsun, aksi halde metin şerh ve izahlar birbirine karışacağından yanlışlıklar olabilir. Bu yüzden metinde geçen kelime ve cümleler koyu kalın; şerh kısımları italik/eğik ve izahlar düz yazı ile yazılacaktır. Cenâb-ı Hakk hepimizin idraklerini açsın İnşeallah.

Son düzenlemeleri yapan oğlumuza da teşekkür ederiz, Cenâb-ı Hakk kendilerine ailece sağlık, sıhhat, güzellikler nasib eylesin.

Her halde, kasıtsız olarak, eksiklerimiz olacağından, bütün bunlardan şimdiden özür dileriz. Gelecek sayfalarda metin, şerh ve izahlar birbiri içine çok geçmiş olduğundan bunların hepsini ayırmak pek mümkün olamayacağından

bazen metin ve şerh ile izahlar birine tabii olarak karışabileceğinden onları kendimiz namına sahiplenmekten Hakk’a sığınırız, bu hususun göz önünde bulundurulmasını okuyucularımızdan bilhassa rica ederim, kelimesi kelimesine bunları birbirinden ayırabilmek için gerçekten çok uzun bir çalışmaya ihtiyaç vardır, bu zamanı da bulmak mümkün değildir. Bu ve benzeri eserler üzerinde çalışmak ve faaliyet göstermek oldukça mes’uliyyetli bir iştir, Rabbim mahcup etmesin. (Euzü bike minke) (senden sana/beşeriyetimizden ulûhiyyetine sığınırız.) (Huz bi yedi/elimden tut ya Rasûlüllah.)

Bu bölümde Süleymaniyyet, Davudiyyet, Yunusiyyet, Eyyubiyet hakikatlerden bahsedilecektir ki, aslında kendi Süleymaniyyet, Davudiyyet, Yunusiyyet, Eyyubiyet hakikatimizden bahsedilecektir, kendinden haberi olmayan bir birimin gerçek manadaki Hakk’tan haberi olması mümkün değildir.

Ey Hakk yolcusu salik kardeşim, bu mevzular sadece geçmiş, mazide kalmış kimselerin hayat hikayeleri değildir. Bugün için senin zatının ve nefsinin hayat hikayesidir, ona göre oku ve kendinde bunları bulmaya çalış ki senin de Âdemiyet/İnsanlık devren başlamış olsun. Oradan da yola çıkarak Muhammediyyet devrene ulaşmaya yol bulabilesin. İşte bu seyir senin sırat-ı müstakimin ve Hakk’a vuslatındır.

Muhterem okuyucularım; yine bu kitabı da okumaya başlarken, nefs’in hevasından, zan ve hayalden, gafletten soyunmaya çalışarak, saf bir gönül ve Besmele ile okumaya başlamanızı tavsiye edeceğim. Çünkü kafamız ve gönlümüz, vehim ve hayalin tesiri altında iken gerçek ma’nâda bu ve benzeri kitaplardan yararlanmamız mümkün olamayacaktır.

Gayret bizden muvaffakiyyet Hakk’tandır. Tekirdağlı Terzi Baba Necdet Ardıç.

MUHYİDDÎN İBNÜ’L ARABÎ FUSÛSU’L-HİKEM

15-İSA FASSI

Ahmed Avni Konuk, Tercüme ve Şerhi. (Necdet ARDIÇ)

(188-15)

Muhterem okuyucularımız. Her ne vesile ile elinize ulaşan bu kitaplar, bünyelerinde gerçekten çok değerli ilim hazinelerini barındırmaktadırlar. Başta Aleyhissalâtu Vesselâm Efendimiz olmak üzere, Ondan bu ilmi naklen alan Şeyh-i Ekber (r.a.) Muhyiddîn İbn’ül Arabî Pirimiz ve sonra onu çeviren ve şerheden A. Avni Konuk büyüğümüz ve bu kitapları günümüz şartlarına uyarlayıp hazırlamış olan Prof. Dr. Mustafa Tahralı ve Dr. Selçuk Eraydın kardeşlerimizden Cenâb-ı Hakk ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gerçekten çok razı olsun, kendilerine bütün kalbimizle şükranlarımızı sunarız. Bu arada okuyanlar tarafından anlaşılmasının biraz daha kolaylaştırılması için yapmaya çalıştığımız bu çalışmalarımızı da Cenâb-ı Hakk kabul buyursun.

Fusûsu’l-Hikem’deki Hikmetleri anlayabilmek için evvelâ bu hususun alt yapısının hazırlanması lâzım gelmektedir. Çünkü kurgusu, bâtın-i “tevhîd/teklik” üzeredir. Ancak genel anlayış zâhir-i “tenzîh” anlayışı üzere olduğundan içindeki mevzuların anlaşılması biraz zor olmaktadır. İşte bu yüzden bir ön idrak, alt yapısı oluşturmak gerekmektedir.

Epey seneler, bu alt yapı anlayışını hazırladıktan sonra nihayet bu sohbetlere başlanılmış oldu. Muhtelif yerlerde de devam edildi. Mukaddime ile sohbet başlangıcı (11/09/1996)dır. Muhammed Fassı ile bitişi (19/06/2013) olmuştur. Aslında bu mevzuların bitmesi söz konusu değildir ancak dünyadaki süremiz de kısıtlı olduğundan daha başka kitap ve mevzularla da ilgilenmemiz gerektiğinden bu kadarla yetinmek zorunda kaldık.

Bu ve benzeri kitaplar, Mevlânâ, Mesnevi-i şerif, Abdülkerim Cili, İnsân-ı Kâmil gibi sayabileceğimiz bu sahada olan ancak içeriği çok geniş az sayıda kitap, İslâm’ın ve Dünya tefekkür ve kültür sahasının zirve kitaplarıdırlar. Bunları idrakli ve gerçek ma’nâ da okuyup inceleyememiş olan kimseler gerçekten büyük kayıp içinde kalmış olurlar.

Hayatın gerçek ma’nâda anlaşılabilinmesi için ilk şart, kişinin hakikati itibari ile kendisini bilmesidir. Kendisini

bilmeyen kişinin ilmi ne kadar çok olursa olsun hayal ve vehmine dayanmaktadır, bu hal de kişide nefsi bir benlik oluşturduğundan, bu sebeple kişi kendi hakikatine girmeye yol bulamaz ve bu âlemden isterse birkaç üniversite bitirmiş olsun, kendinin yabancısı/cahili olarak gider.

Bu ve benzeri kitaplar, kişiyi kişiye tanıtmakta ve oradan da kişi Rabb’ine yol bulabilmektedir. Aksi halde kişi gaflet ve atalet içinde bu çok değerli vakitlerini verip, hayal ve vehmi satın almış olur. Yapılacak iş; kişinin mutlaka kendine dönüş yolunu bulması ve kendinden geçen Hakk’a giden yolu bulması lâzım gelmektedir. Kişi evvelâ kendine ulaşamaz ise Rabb’ine hiç ulaşamaz. Çünkü “nefsine ârif olan  Rabb’ine ârif olur” hükmü gerçektir.

Bütün bu hususların ses alma cihazlarından çıkarılıp, kayda geçirilmesi için gerçekten çok büyük bir gayret gösterip bıkmadan yorulmadan uzun bir çalışma yapan ve böylece bu kayıtları meydana getiren Hulusi Korucu Bey ve diğer hizmeti geçen kardeşlerimize de her istifade edebilen kimseler namına teşekkür ederiz. Cenâb-ı Hakk dünya, ahiret işlerinde kolaylıklar nasip etsin İnşeallah.

Bende kayda alınan bu sohbetleri, okuyucularımıza yaraşır bir şekilde sunabilmek için gereken yazı ve sayfa düzenlemelerini uzun bir süredir yapmaya çalışarak nihayete erdirmeye çalıştım.

Her bir fassı daha kolay okunur ümidi ile ayrı müstakil birer kitap olarak düzenlemeyi düşündüm ve öyle hazırladım. Eğer birkaç ciltte toplasa idim, ciltler oldukça kalın olur ve okunmalarında da zorluk olabilirdi, bu yüzden her bir fassı müstakil bir kitap olarak daha kısa bölümlerini de birleştirerek hazırladım. Bununla birlikte başta bulunan Mukaddimenin de bazı bölümlerini ayrı bir kitap olarak hazırladım. Ayrıca ehemmiyeti yönünden, Ayniyyet Gayriyyet bölümlerini de bazı başka ilavelerle bir kitap olarak hazırladım. Cenâb-ı Hakk ilgilenen herkesi bunlardan faydalandırsın inşeallah.

Bilindiği gibi konuşma edebiyatı ile yazı edebiyatı arasında fark vardır. Buradaki konuşma sûretiyle olan sohbetleri fazla müdahele etmeden olabildiği kadar yazı şekline dönüştürerek ve gerektiğinde bazı ilaveler yaparak öylece kayda almış olduk.

Bu vesileyle; İlâh-i Ya Rabb-i bu dosyalardan meydana gelecek ma’nevi hasılayı evvelâ Efendimiz Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.), Validelerimizin ve Ehlibeyti’nin ruhlarına hediye eyledim. Daha sonra Şeyh-i Ekber (r.a.) Muhyiddîn İbn’ül Arabî Pirimiz ve sonra onu çeviren ve şerheden A.Avni Konuk büyüğümüz ve bu kitapları günümüz şartlarına uyarlayıp hazırlamış olan, Prof. Dr. Mustafa Tahralı ve Dr. Selçuk Eraydın kardeşlerimizin ve bu kayıtları meydana getiren “Hulusi Korucu” Bey kardeşimizin, emeği ve hizmeti geçen diğer kardeşlerimizin geçmişlerinin, Nusret Babamın ve Rahmiye Annemin ve kendi Anne ve Babamın da ruhlarına hediye eyledim kabul eyle haberdar eyle Ya Rabbi.

NOT= Bu arada şunu belirtelim ki, bir yanlışlık olmasın diye metnin geçtiği yerleri “kalın” yazı ile A. Avni Konuk Beyin şerhinin geçtiği yerleri “italik-eğik” yazı ile diğer Terzi Baba şerh ve izahları ise normal yazı ile belirtilecektir ki metin ve şerh izahlardan ayrılmış olsun, aksi halde metin şerh ve izahlar birbirine karışacağından yanlışlıklar olabilir. Bu yüzden metinde geçen kelime ve cümleler koyu kalın; şerh kısımları italik/eğik ve izahlar düz yazı ile yazılacaktır. Cenâb-ı Hakk hepimizin idraklerini açsın İnşeallah.

Son düzenlemeleri yapan oğlumuza da teşekkür ederiz, Cenâb-ı Hakk kendilerine ailece sağlık, sıhhat, güzellikler nasib eylesin.

Her halde, kasıtsız olarak, eksiklerimiz olacağından, bütün bunlardan şimdiden özür dileriz. Gelecek sayfalarda metin, şerh ve izahlar birbiri içine çok geçmiş olduğundan bunların hepsini ayırmak pek mümkün olamayacağından

bazen metin ve şerh ile izahlar birine tabii olarak karışabileceğinden onları kendimiz namına sahiplenmekten Hakk’a sığınırız, bu hususun göz önünde bulundurulmasını okuyucularımızdan bilhassa rica ederim, kelimesi kelimesine bunları birbirinden ayırabilmek için gerçekten çok uzun bir çalışmaya ihtiyaç vardır, bu zamanı da bulmak mümkün değildir. Bu ve benzeri eserler üzerinde çalışmak ve faaliyet göstermek oldukça mes’uliyyetli bir iştir, Rabbim mahcub etmesin. (Euzü bike minke) (senden sana/beşeriyetimizden ulûhiyyetine sığınırız.) (Huz bi yediy/elimden tut ya Rasûlüllah.)

Bu bölümde İseviyyet hakikatlerden bahsedilecektir ki, aslında kendi İseviyyet hakikatimizden bahsedilecektir, kendinden haberi olmayan bir birimin gerçek manadaki Hakk’tan haberi olması mümkün değildir.

Ey Hakk yolcusu salik kardeşim, bu mevzular sadece geçmiş, mazide kalmış kimselerin hayat hikayeleri değildir. Bugün için senin zatının ve nefsinin hayat hikayesidir, ona göre oku ve kendinde bunları bulmaya çalış ki senin de Âdemiyet/İnsanlık devren başlamış olsun. Oradan da yola çıkarak Muhammediyyet devrene ulaşmaya yol bulabilesin. İşte bu seyir senin sırat-ı müstakimin ve Hakk’a vuslatındır.

Muhterem okuyucularım; yine bu kitabı da okumaya başlarken, nefs’in hevasından, zan ve hayalden, gafletten soyunmaya çalışarak, saf bir gönül ve Besmele ile okumaya başlamanızı tavsiye edeceğim. Çünkü kafamız ve gönlümüz, vehim ve hayalin tesiri altında iken gerçek ma’nâda bu ve benzeri kitaplardan yararlanmamız mümkün olamayacaktır.

Gayret bizden muvaffakiyyet Hakk’tandır. Tekirdağlı Terzi Baba Necdet Ardıç.

MUHYİDDÎN İBNÜ’L ARABΠFUSÛSU’L-HİKEM

13-LUT-14 ÜZEYİR FASSI

Ahmed Avni Konuk, Tercüme ve Şerhi. (Necdet ARDIÇ) (187-13-14)

Muhterem okuyucularımız. Her ne vesile ile elinize ulaşan bu kitaplar, bünyelerinde gerçekten çok değerli ilim hazinelerini barındırmaktadırlar. Başta Aleyhissalâtu Vesselâm Efendimiz olmak üzere, Ondan bu ilmi naklen alan Şeyh-i Ekber (r.a.) Muhyiddîn İbn’ül Arabî Pirimiz ve sonra onu çeviren ve şerheden A. Avni Konuk büyüğümüz ve bu kitapları günümüz şartlarına uyarlayıp hazırlamış olan Prof. Dr. Mustafa Tahralı ve Dr. Selçuk Eraydın kardeşlerimizden Cenâb-ı Hakk ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gerçekten çok razı olsun, kendilerine bütün kalbimizle şükranlarımızı sunarız. Bu arada okuyanlar tarafından anlaşılmasının biraz daha kolaylaştırılması için yapmaya çalıştığımız bu çalışmalarımızı da Cenâb-ı Hakk kabul buyursun.

Fusûsu’l-Hikem’deki Hikmetleri anlayabilmek için evvelâ bu hususun alt yapısının hazırlanması lâzım gelmektedir. Çünkü kurgusu, bâtın-i “tevhîd/teklik” üzeredir. Ancak genel anlayış zâhir-i “tenzîh” anlayışı üzere olduğundan içindeki mevzuların anlaşılması biraz zor olmaktadır. İşte bu yüzden bir ön idrak, alt yapısı oluşturmak gerekmektedir.

Epey seneler, bu alt yapı anlayışını hazırladıktan sonra nihayet bu sohbetlere başlanılmış oldu. Muhtelif yerlerde de devam edildi. Mukaddime ile sohbet başlangıcı (11/09/1996)dır. Muhammed Fassı ile bitişi (19/06/2013) olmuştur. Aslında bu mevzuların bitmesi söz konusu değildir ancak dünyadaki süremiz de kısıtlı olduğundan daha başka kitap ve mevzularla da ilgilenmemiz gerektiğinden bu kadarla yetinmek zorunda kaldık.

Bu ve benzeri kitaplar, Mevlânâ, Mesnevi-i şerif, Abdülkerim Cili, İnsân-ı Kâmil gibi sayabileceğimiz bu sahada olan ancak içeriği çok geniş az sayıda kitap, İslâm’ın ve Dünya tefekkür ve kültür sahasının zirve kitaplarıdırlar. Bunları idrakli ve gerçek ma’nâ da okuyup inceleyememiş olan kimseler gerçekten büyük kayıp içinde kalmış olurlar.

Hayatın gerçek ma’nâda anlaşılabilinmesi için ilk şart, kişinin hakikati itibari ile kendisini bilmesidir. Kendisini

bilmeyen kişinin ilmi ne kadar çok olursa olsun hayal ve vehmine dayanmaktadır, bu hal de kişide nefsi bir benlik oluşturduğundan, bu sebeple kişi kendi hakikatine girmeye yol bulamaz ve bu âlemden isterse birkaç üniversite bitirmiş olsun, kendinin yabancısı/cahili olarak gider.

Bu ve benzeri kitaplar, kişiyi kişiye tanıtmakta ve oradan da kişi Rabb’ine yol bulabilmektedir. Aksi halde kişi gaflet ve atalet içinde bu çok değerli vakitlerini verip, hayal ve vehmi satın almış olur. Yapılacak iş; kişinin mutlaka kendine dönüş yolunu bulması ve kendinden geçen Hakk’a giden yolu bulması lâzım gelmektedir. Kişi evvelâ kendine ulaşamaz ise Rabb’ine hiç ulaşamaz. Çünkü “nefsine ârif olan  Rabb’ine ârif olur” hükmü gerçektir.

Bütün bu hususların ses alma cihazlarından çıkarılıp, kayda geçirilmesi için gerçekten çok büyük bir gayret gösterip bıkmadan yorulmadan uzun bir çalışma yapan ve böylece bu kayıtları meydana getiren Hulusi Korucu Bey ve diğer hizmeti geçen kardeşlerimize de her istifade edebilen kimseler namına teşekkür ederiz. Cenâb-ı Hakk dünya, ahiret işlerinde kolaylıklar nasip etsin İnşeallah.

Bende kayda alınan bu sohbetleri, okuyucularımıza yaraşır bir şekilde sunabilmek için gereken yazı ve sayfa düzenlemelerini uzun bir süredir yapmaya çalışarak nihayete erdirmeye çalıştım.

Her bir fassı daha kolay okunur ümidi ile ayrı müstakil birer kitap olarak düzenlemeyi düşündüm ve öyle hazırladım. Eğer birkaç ciltte toplasa idim, ciltler oldukça kalın olur ve okunmalarında da zorluk olabilirdi, bu yüzden her bir fassı müstakil bir kitap olarak daha kısa bölümlerini de birleştirerek hazırladım. Bununla birlikte başta bulunan Mukaddimenin de bazı bölümlerini ayrı bir kitap olarak hazırladım. Ayrıca ehemmiyeti yönünden, Ayniyyet Gayriyyet bölümlerini de bazı başka ilavelerle bir kitap olarak hazırladım. Cenâb-ı Hakk ilgilenen herkesi bunlardan faydalandırsın inşeallah.

Bilindiği gibi konuşma edebiyatı ile yazı edebiyatı arasında fark vardır. Buradaki konuşma sûretiyle olan sohbetleri fazla müdahele etmeden olabildiği kadar yazı şekline dönüştürerek ve gerektiğinde bazı ilaveler yaparak öylece kayda almış olduk.

Bu vesileyle; İlâh-i Ya Rabb-i bu dosyalardan meydana gelecek ma’nevi hasılayı evvelâ Efendimiz Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.), Validelerimizin ve Ehlibeyti’nin ruhlarına hediye eyledim. Daha sonra Şeyh-i Ekber (r.a.) Muhyiddîn İbn’ül Arabî Pirimiz ve sonra onu çeviren ve şerheden A.Avni Konuk büyüğümüz ve bu kitapları günümüz şartlarına uyarlayıp hazırlamış olan, Prof. Dr. Mustafa Tahralı ve Dr. Selçuk Eraydın kardeşlerimizin ve bu kayıtları meydana getiren “Hulusi Korucu” Bey kardeşimizin, emeği ve hizmeti geçen diğer kardeşlerimizin geçmişlerinin, Nusret Babamın ve Rahmiye Annemin ve kendi Anne ve Babamın da ruhlarına hediye eyledim kabul eyle haberdar eyle Ya Rabbi.

NOT= Bu arada şunu belirtelim ki, bir yanlışlık olmasın diye metnin geçtiği yerleri “kalın” yazı ile A. Avni Konuk Beyin şerhinin geçtiği yerleri “italik-eğik” yazı ile diğer Terzi Baba şerh ve izahları ise normal yazı ile belirtilecektir ki metin ve şerh izahlardan ayrılmış olsun, aksi halde metin şerh ve izahlar birbirine karışacağından yanlışlıklar olabilir. Bu yüzden metinde geçen kelime ve cümleler koyu kalın; şerh kısımları italik/eğik ve izahlar düz yazı ile yazılacaktır. Cenâb-ı Hakk hepimizin idraklerini açsın İnşeallah.

Son düzenlemeleri yapan oğlumuza da teşekkür ederiz, Cenâb-ı Hakk kendilerine ailece sağlık, sıhhat, güzellikler nasib eylesin.

Her halde, kasıtsız olarak, eksiklerimiz olacağından, bütün bunlardan şimdiden özür dileriz. Gelecek sayfalarda metin, şerh ve izahlar birbiri içine çok geçmiş olduğundan bunların hepsini ayırmak pek mümkün olamayacağından

bazen metin ve şerh ile izahlar birine tabii olarak karışabileceğinden onları kendimiz namına sahiplenmekten Hakk’a sığınırız, bu hususun göz önünde bulundurulmasını okuyucularımızdan bilhassa rica ederim, kelimesi kelimesine bunları birbirinden ayırabilmek için gerçekten çok uzun bir çalışmaya ihtiyaç vardır, bu zamanı da bulmak mümkün değildir. Bu ve benzeri eserler üzerinde çalışmak ve faaliyet göstermek oldukça mes’uliyyetli bir iştir, Rabbim mahcub etmesin. (Euzü bike minke) (senden sana/beşeriyetimizden ulûhiyyetine sığınırız.) (Huz bi yedi/elimden tut ya Rasûlüllah.)

Bu bölümde Lûtiyyet ve Üzeyiriyyet hakikatlerden bahsedilecektir ki, aslında kendi Lûtiyyet ve Üzeyiriyyet hakikatimizden bahsedilecektir, kendinden haberi olmayan bir birimin gerçek manadaki Hakk’tan haberi olması mümkün değildir.

Ey Hakk yolcusu salik kardeşim, bu mevzular sadece geçmiş, mazide kalmış kimselerin hayat hikayeleri değildir. Bugün için senin zatının ve nefsinin hayat hikayesidir, ona göre oku ve kendinde bunları bulmaya çalış ki senin de Âdemiyet/İnsanlık devren başlamış olsun. Oradan da yola çıkarak Muhammediyyet devrene ulaşmaya yol bulabilesin. İşte bu seyir senin sırat-ı müstakimin ve Hakk’a vuslatındır.

Muhterem okuyucularım; yine bu kitabı da okumaya başlarken, nefs’in hevasından, zan ve hayalden, gafletten soyunmaya çalışarak, saf bir gönül ve Besmele ile okumaya başlamanızı tavsiye edeceğim. Çünkü kafamız ve gönlümüz, vehim ve hayalin tesiri altında iken gerçek ma’nâda bu ve benzeri kitaplardan yararlanmamız mümkün olamayacaktır.

Gayret bizden muvaffakiyyet Hakk’tandır. Tekirdağlı Terzi Baba Necdet Ardıç.

MUHYİDDÎN İBNÜ’L ARABΠFUSÛSU’L-HİKEM

11-SALİH-12 ŞUAYB FASSI

Ahmed Avni Konuk, Tercüme ve Şerhi. (Necdet ARDIÇ)

(186-11-12)

Muhterem okuyucularımız. Her ne vesile ile elinize ulaşan bu kitaplar, bünyelerinde gerçekten çok değerli ilim hazinelerini barındırmaktadırlar. Başta Aleyhissalâtu Vesselâm Efendimiz olmak üzere, Ondan bu ilmi naklen alan Şeyh-i Ekber (r.a.) Muhyiddîn İbn’ül Arabî Pirimiz ve sonra onu çeviren ve şerheden A. Avni Konuk büyüğümüz ve bu kitapları günümüz şartlarına uyarlayıp hazırlamış olan Prof. Dr. Mustafa Tahralı ve Dr. Selçuk Eraydın kardeşlerimizden Cenâb-ı Hakk ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gerçekten çok razı olsun, kendilerine bütün kalbimizle şükranlarımızı sunarız. Bu arada okuyanlar tarafından anlaşılmasının biraz daha kolaylaştırılması için yapmaya çalıştığımız bu çalışmalarımızı da Cenâb-ı Hakk kabul buyursun.

Fusûsu’l-Hikem’deki Hikmetleri anlayabilmek için evvelâ bu hususun alt yapısının hazırlanması lâzım gelmektedir. Çünkü kurgusu, bâtın-i “tevhîd/teklik” üzeredir. Ancak genel anlayış zâhir-i “tenzîh” anlayışı üzere olduğundan içindeki mevzuların anlaşılması biraz zor olmaktadır. İşte bu yüzden bir ön idrak, alt yapısı oluşturmak gerekmektedir.

Epey seneler, bu alt yapı anlayışını hazırladıktan sonra nihayet bu sohbetlere başlanılmış oldu. Muhtelif yerlerde de devam edildi. Mukaddime ile sohbet başlangıcı (11/09/1996)dır. Muhammed Fassı ile bitişi (19/06/2013) olmuştur. Aslında bu mevzuların bitmesi söz konusu değildir ancak dünyadaki süremiz de kısıtlı olduğundan daha başka kitap ve mevzularla da ilgilenmemiz gerektiğinden bu kadarla yetinmek zorunda kaldık.

Bu ve benzeri kitaplar, Mevlânâ, Mesnevi-i şerif, Abdülkerim Cili, İnsân-ı Kâmil gibi sayabileceğimiz bu sahada olan ancak içeriği çok geniş az sayıda kitap, İslâm’ın ve Dünya tefekkür ve kültür sahasının zirve kitaplarıdırlar. Bunları idrakli ve gerçek ma’nâ da okuyup inceleyememiş olan kimseler gerçekten büyük kayıp içinde kalmış olurlar.

Hayatın gerçek ma’nâda anlaşılabilinmesi için ilk şart, kişinin hakikati itibari ile kendisini bilmesidir. Kendisini

bilmeyen kişinin ilmi ne kadar çok olursa olsun hayal ve vehmine dayanmaktadır, bu hal de kişide nefsi bir benlik oluşturduğundan, bu sebeple kişi kendi hakikatine girmeye yol bulamaz ve bu âlemden isterse birkaç üniversite bitirmiş olsun, kendinin yabancısı/cahili olarak gider.

Bu ve benzeri kitaplar, kişiyi kişiye tanıtmakta ve oradan da kişi Rabb’ine yol bulabilmektedir. Aksi halde kişi gaflet ve atalet içinde bu çok değerli vakitlerini verip, hayal ve vehmi satın almış olur. Yapılacak iş; kişinin mutlaka kendine dönüş yolunu bulması ve kendinden geçen Hakk’a giden yolu bulması lâzım gelmektedir. Kişi evvelâ kendine ulaşamaz ise Rabb’ine hiç ulaşamaz. Çünkü “nefsine ârif olan  Rabb’ine ârif olur” hükmü gerçektir.

Bütün bu hususların ses alma cihazlarından çıkarılıp, kayda geçirilmesi için gerçekten çok büyük bir gayret gösterip bıkmadan yorulmadan uzun bir çalışma yapan ve böylece bu kayıtları meydana getiren “Hulusi Korucu Bey ve diğer hizmeti geçen kardeşlerimize de her istifade edebilen kimseler namına teşekkür ederiz. Cenâb-ı Hakk dünya, ahiret işlerinde kolaylıklar nasip etsin İnşeallah.

Bende kayda alınan bu sohbetleri, okuyucularımıza yaraşır bir şekilde sunabilmek için gereken yazı ve sayfa düzenlemelerini uzun bir süredir yapmaya çalışarak nihayete erdirmeye çalıştım.

Her bir fassı daha kolay okunur ümidi ile ayrı müstakil birer kitap olarak düzenlemeyi düşündüm ve öyle hazırladım. Eğer birkaç ciltte toplasa idim, ciltler oldukça kalın olur ve okunmalarında da zorluk olabilirdi, bu yüzden her bir fassı müstakil bir kitap olarak daha kısa bölümlerini de birleştirerek hazırladım. Bununla birlikte başta bulunan Mukaddimenin de bazı bölümlerini ayrı bir kitap olarak hazırladım. Ayrıca ehemmiyeti yönünden, Ayniyyet Gayriyyet bölümlerini de bazı başka ilavelerle bir kitap olarak hazırladım. Cenâb-ı Hakk ilgilenen herkesi bunlardan faydalandırsın inşeallah.

Bilindiği gibi konuşma edebiyatı ile yazı edebiyatı arasında fark vardır. Buradaki konuşma sûretiyle olan sohbetleri fazla müdahele etmeden olabildiği kadar yazı şekline dönüştürerek ve gerektiğinde bazı ilaveler yaparak öylece kayda almış olduk.

Bu vesileyle; İlâh-i Ya Rabb-i bu dosyalardan meydana gelecek ma’nevi hasılayı evvelâ Efendimiz Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.), Validelerimizin ve Ehlibeyti’nin ruhlarına hediye eyledim. Daha sonra Şeyh-i Ekber (r.a.) Muhyiddîn İbn’ül Arabî Pirimiz ve sonra onu çeviren ve şerheden A.Avni Konuk büyüğümüz ve bu kitapları günümüz şartlarına uyarlayıp hazırlamış olan, Prof. Dr. Mustafa Tahralı ve Dr. Selçuk Eraydın kardeşlerimizin ve bu kayıtları meydana getiren “Hulusi Korucu” Bey kardeşimizin, emeği ve hizmeti geçen diğer kardeşlerimizin geçmişlerinin, Nusret Babamın ve Rahmiye Annemin ve kendi Anne ve Babamın da ruhlarına hediye eyledim kabul eyle haberdar eyle Ya Rabbi.

NOT= Bu arada şunu belirtelim ki, bir yanlışlık olmasın diye metnin geçtiği yerleri “kalın” yazı ile A. Avni Konuk Beyin şerhinin geçtiği yerleri “italik-eğik” yazı ile diğer Terzi Baba şerh ve izahları ise normal yazı ile belirtilecektir ki metin ve şerh izahlardan ayrılmış olsun, aksi halde metin şerh ve izahlar birbirine karışacağından yanlışlıklar olabilir. Bu yüzden metinde geçen kelime ve cümleler koyu kalın; şerh kısımları italik/eğik ve izahlar düz yazı ile yazılacaktır. Cenâb-ı Hakk hepimizin idraklerini açsın İnşeallah.

Son düzenlemeleri yapan oğlumuza da teşekkür ederiz, Cenâb-ı Hakk kendilerine ailece sağlık, sıhhat, güzellikler nasib eylesin.

Her halde, kasıtsız olarak, eksiklerimiz olacağından, bütün bunlardan şimdiden özür dileriz. Gelecek sayfalarda metin, şerh ve izahlar birbiri içine çok geçmiş olduğundan bunların hepsini ayırmak pek mümkün olamayacağından

bazen metin ve şerh ile izahlar birine tabii olarak karışabileceğinden onları kendimiz namına sahiplenmekten Hakk’a sığınırız, bu hususun göz önünde bulundurulmasını okuyucularımızdan bilhassa rica ederim, kelimesi kelimesine bunları birbirinden ayırabilmek için gerçekten çok uzun bir çalışmaya ihtiyaç vardır, bu zamanı da bulmak mümkün değildir. Bu ve benzeri eserler üzerinde çalışmak ve faaliyet göstermek oldukça mes’uliyyetli bir iştir, Rabbim mahcub etmesin. (Euzü bike minke) (senden sana/beşeriyetimizden ulûhiyyetine sığınırız.) (Huz bi yediy/elimden tut ya Rasûlüllah.)

Bu bölümde Salihiyyet ve Şuaybiyyet hakikatlerden bahsedilecektir ki, aslında kendi Salihiyyet ve Şuaybiyyet hakikatimizden bahsedilecektir, kendinden haberi olmayan bir birimin gerçek manadaki Hakk’tan haberi olması mümkün değildir.

Ey Hakk yolcusu salik kardeşim, bu mevzular sadece geçmiş, mazide kalmış kimselerin hayat hikayeleri değildir. Bugün için senin zatının ve nefsinin hayat hikayesidir, ona göre oku ve kendinde bunları bulmaya çalış ki senin de Âdemiyet/İnsanlık devren başlamış olsun. Oradan da yola çıkarak Muhammediyyet devrene ulaşmaya yol bulabilesin. İşte bu seyir senin sırat-ı müstakimin ve Hakk’a vuslatındır.

Muhterem okuyucularım; yine bu kitabı da okumaya başlarken, nefs’in hevasından, zan ve hayalden, gafletten soyunmaya çalışarak, saf bir gönül ve Besmele ile okumaya başlamanızı tavsiye edeceğim. Çünkü kafamız ve gönlümüz, vehim ve hayalin tesiri altında iken gerçek ma’nâda bu ve benzeri kitaplardan yararlanmamız mümkün olamayacaktır.

Gayret bizden muvaffakiyyet Hakk’tandır. Tekirdağlı Terzi Baba Necdet Ardıç.

(177) NECDET ARDIÇ’IN TASAVVUF ANLAYIŞINDA SEYR-Ü SÜLUK MERTEBELERİ BİTİRME TEZİ

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Muhterem okuyucularımız, kardeş ve evlâtlarımız.

Yavuz Burak Kır, oğlumuzun hazırlayıp, Tekirdağ Namık Kemal üniversitesi ilâhiyat fakültesi ilâhiyat bölümü bitirme tezi, 2019 olarak üzerinde çalıştığı, (14-İrfan mektebi Hak yolunun seyr defteri) isimli kitabımızın üzerinde yaptığı çalışmasının, Üniversite Hocalarımız tarafından kabul görmesi fakiri memnun etmiştir.

Bu yüzden evvelâ kendilerine ve yrd. doç. Yakup Bıyıkoğlu, hocamıza, uzun süren bir çalışma neticesindemeydana getirdiği bu değerli çalışması yönü ile de, Yavuz Burak Kır, oğlumuza teşekkürlerimi sunarım.

Bu yüzden de tezimiz (177) sıra numarası ile kitaplarımızın arasında yerini almıştır.

Bilindiği gibi bundan bir müddet evvelde, Bursa Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesinde de, hakkımızda diğer bir tez olan, “yüksek lisans tezi, olarak, aşk ve irfan yolunda bir ömür” ismi ile kabul görmüş, bu kitabımızda (103) sayınumarası ile kitaplarımızın arasında yerini almıştı.

Bu tez kitabında oluşmasına sebep olan başta Prof. Dr. Abdurrezzak Tek hocamıza, tezi hazırlayan Serkan Denkçi oğlumuza, tezi kabul edişlerinden dolayı, tez danışmanı ve sınav komisyonu başkanı, Sayın Prof. Dr. Mustafa Kara hocamıza ve Dr. Öğr. Üyesi Bedriye Reis hocamıza bu vesile ile teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca oldukça uzun sayılabilecek bir süre sonunda oluşan böyle bir çalışma, âdeta bize Hak’tan bir lütuf niteliğindedir. Rabbimize şükrederiz.

Muhterem okuyucular, on beş yaşında başladığım tasavvuf hayatımın şu an yaklaşık altmış yedinci senesindeyim. Yedi senesi vekil, kırk iki senesi asil görevli olmak üzere toplam kırk dokuz sene hem eğitim hem de irşad ile geçmiştir ve hâlen aynı şekilde geçmeye devam etmektedir.

Bu süreç içerisinde, gerçekten çok zor zamanlar geçirdiğimiz gibi, çok güzel zamanlar geçirdiğimiz de vakidir.

Bu tez kitaplarımızın, zahiri ulama-i kiram, ilim insanlarımız tarafından kabul görmesi, yolumuzun ve sistemimizin onlar tarafından da doğruluğunun tasdikidir.

Yolumuz batınen tasdikli olduğu gibi, bu yönüyle de zahirende tasdik görmüş olmaktadır. Bu şekilde yolumuzun zahir ve batın tasdik görmüş olduğu açıktır.

Gene bu günlerde, (14-İrfan mektebi Hak yolunun seyr defteri) isimli kitabımız, Murat Derûni oğlumuztarafından (40) ders olarak şerhi yapılmıştır. (179) sıra nosu ile kitaplarımız arasında yerini almıştır. Bu iki kitap aynı zamanlar da ve biribirlerinin tasdiki hükmündedir. O nun da ellerine gönlüne sağlık. Her iki oğlumuza da teşekkür ederim. Sağolsun var olsunlar.

Bütün bunlardan Rabb-ımıza da şükrederiz.

Üzerimize aldığımız yükü, evvelâ Kur’an’a sonra sünneti seniyye ye uyarak, daha sonrada Piran hazaratının yollarını İZ’leyerek sırat-ı müstakim olarak takib etmekteyiz. Bizdensonraki nesillerinde bunları kolayca İZlemeleri için, gereken bütün imkânları bizlerden sonrakilere bozulmadan kendi asli halleri ile aktarbilmek için, bunların hepsini sistemli olarak kayda alarak bozulmamalarını temin etmeye çalışmaktayız.

Bu senelerimizin boşa geçmeyip, arkamızda çok kıymetli evlâtlarımızın ve sayısı en az üç yüzü geçecek olan kitaplarımızın ve adedi belli olmayan sohbet kayıtlarımızın kalacak olması, bizleri daha bu günden huzurlu ve bahtiyar eylemektedir.

Hayat verip bizleri bu günlere ulaştıran Rabbimize şükrederiz. Ve üzerimizde emeği olan bütün büyüklerimize teşekkür eder, onlara da Rabbimizden mağfiret dileriz. Saygı ve sevgilerimizle.

“İz–T-B-“ Terzi Baba.


RU’YA-ZUHURATLAR MA’NÂ ALEMİ, ZUHURATLARI (171-5-) Yoruma açık eğitim zuhuratları ve özet yorumları

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Muhterem okuyucularım epey zamandan beri oluşumunu düşündüğüm kitaplarla, adeta gizemli bir saha olan, “Ru’ya-zuhurat”lar alemi hakkın da, az da olsa bir kısım bilgiler vermek idi.

Yaklaşık (65) küsur senelik tasavvuf seyrimde bu saha ile çok yakından ilgilenmem doğal olarak mutlak gerekli idi. Çünkü “Ru’ya-zuhurat”lar bu sahanın olmazsa olmaz şartlarından’dır. Bu süre içinde yüzlerce binlercesiyle karşılaştım ve bunların hepsini geldiği şekilde aynı tarihleri ile kayda aldım.

Bu kayıtlar (1958) senesinden beri dosyalar halinde özel arşivlerimde kayıtlı dosyalar ve dijital ortamda “mektuplar ve zuhuratlar” ismi altında, sayıları şu an (113) i bulmuş olduğu halde  muhafaza edilmektedir.

Ayrıca şu an (200) civarına ulaşmış kitaplarımızın da içlerinde kendi mevzuları arasında pek çok sayıda kayıtlı olarak, “Ru’ya-zuhurat”lar bulunmaktadır.

Bu “Ru’ya-zuhurat”lar, kitap sayfaları arasında kalmasın, derlenip özel yeni kitaplar halinde, meraklıların istifadelerine sunulması için, böylece birkaç kitap halinde toplayıp düzenlemeyi düşündüm. Çünkü her bir “Ru’ya-zuhurat”lar da oldukça mühim meseleler ve manalar vardır.

Ne yazık ki, bu saha tam anlaşılamamış, bazı hurafeler halinde kalmıştır. Sahada bulunan “ruya tabirleri” ismi altında, ne yazık ki, hiçbir asla ve mantığı dayanmadan, tamamen hayali ve nefsi ruya yorumlarını, gerçek ruya yorumları zannedip, kişiler kendi hayal alemlerinde zamanlarını boşa harcayıp gitmektedirler. 

Bu hususu da göz önünde bulundurarak, bahsi geçen “Ru’ya-zuhurat”lar kitaplarını hazırlamaya karar verdim, Cenâb-ı Hakk tamamlamayı nasib eder inşeallah. 

Bu kararı verdikten sonra çevremizde olan kardeş evlatlarımızdan Muharrem Avan, Yusuf yücel, Tahsin cipli, Eser Satıcı ve hizmeti geçen daha diğer evlâtlarımıza, bahsi geçen kitap ve dosyaları bir bir tarayarak, içlerinde bulunan “Ru’ya-zuhurat”ları kendi mevzuları içinde yeni dosyalarına kopyalayıp aktarmalarını istemiştim, onlarda bu çalışmaları yaptılar ve dosyalar halinde bana gönderdiler, bende diğer yazılarımı tamamladıktan sonra ilk fırsatta bunları düzenlemeye başladım.   Bu çalışma ve yardımları için kendilerine teşekkür ederim, Cenâb-ı Zül Celâl de onların yardımcıları olsun.

“Ru’ya-zuhurat”lar sahasında ne yazık ki, ele alınıp okunacak güvenilir bir eser yoktur. Mevcud olanlar ise hayallerden ve zanlardan başka bir değer taşımamakta-dırlar.

Bildiğim Hüseyin Vassaf efendinin bu sahada ki, kitabında  sadece zuhuratları vardır, ancak onların yorumları yoktur, diğer taraftan Nusret Babamın mektubatların da merhum Sabri Nabioğlunun “Ru’ya-zuhurat”larına verdiği cevapları ve yorumları vardır, Ancak  “Ru’ya-zuhurat” ların kendileri yoktur. Bu halleri ile bile büyük değerdirler Allah (c.c.) kendilerinden razı olsun.

Çok mühim olan bu sahanın, kısmen de olsa meraklılarına, kitaplarımız bazı ip uçlarını ve kıyaslamaların yapılabilmesi için örneklemeler olacağı açıktır. 

“Ru’ya-zuhurat” Yorumlamanın bazı şartları vardır. Birinci şartı, gerçek bir irfan ehli indinde, oldukça uzun sürecek bir eğitimin mutlaka alınmış olması lâzım gelmektedir.  Ayrıca bu sahada Cenâb-ı Hakk-ın Vehhab ismi ile mana ilminden nasiplendirmesi de lâzımdır.

“Ru’ya-zuhurat”lar sahası oldukça tehlikeli bir sahadır, çünkü maddi olarak ispatı olamayan bir sahadır. Hayal ve vehim bu sahada oldukça faaldir.  Hayali ve İlâhi zuhuratları birbirinden ayırma irfaniyeti ve basireti olmayan kimselerin, bunları yorumlaması, hem kendileri için, hem de zuhurat sahipleri için çok tehlikeli ve olumsuz neticelerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Gelecek sayfalarda bunların kısımları belirtilerek ayrılacaklardır.

Zuhuratlar sahası Ayet-i kerime ve hadisi şeriflerle sabittir.  Peygamberliğin (46) cüzünden biri de “Ru’ya-zuhurat” lar süresidir.

——————- 

“…Rüya üç çeşittir: (Birincisi) Allah’tan bir müjde olan salih rüyadır. (İkincisi) şeytandan kaynaklanan üzücü rüyadır. (Üçüncüsü ise) kişinin yaşadıklarından bazılarının rüyasına yansımasıdır…” (Müslim, Rü’yâ, 6)

——————-

     Bu sahada irfaniyet bilgisi olmayanların bunları ayırabilmesi mümkün değildir.  Çünkü bu sahada birde “mekr-tuzak” zuhuratlar sahası vardır ki, anlayabilmek oldukça zordur ve çok tehlikeli sonuçları olmaktadır. Gelecek kitaplardan (172-6) sıra sayılı (Ru’ya-Mana-Alemi-Mekr-hileli zuhuratlar) da bunlardan da birçok örnekler verilmiştir.

     Haktan gelen asli “Ru’ya-zuhurat” lar, bir üstümüzde olan melekut aleminin, alt kısmı olan misal aleminden gelmektedir. Bu sahada düzenlenen görüntüler ismi üstünde, misaller ve kıyaslar ile oluşturulmaktadır. Uykuya yatan kişinin zahiri beş duyusunun geçici olarak faaliyeti durmuş olduğundan, bu kişinin Batıni beş duyusu elinde olmadan faaliyete geçer, işte misal aleminde oluşturulan bu görüntüler uyuyan kişinin, iç bünyesindeki latif bedenin, latif beş duygusuna aktarılarak, sanki zahiri hayatındaki beş duyusu ile yaşıyormuş gibi, bu hali algılamaya başlar, uykudan uyanarak tekrar zahiri beş duygusu ile yaşamına başlayan kişi, görmüş olduğu sahnelerin  bazılarını unutabilir bazılarını da daha net hatırlar, ancak ne ifade ettiklerini bilemez çünkü görüntülerin hepsinin ehli tarafından  tercümesinin yapılması gerekir.

     Bu hususa  “Ru’ya-zuhurat” yorumu veya tabiri derler.  Bu tabir veya yorumun yapılabilmesi için, bahsi geçen misal aleminin lügatının bilinmesi lazımdır, bu lügat bilinmez ise,  “Ru’ya-zuhurat” larda görülen şekiller, sahneler, insanlar, hayvanlar ve diğer görüntülerin ne manaya geldiği bilinemez bunlar bilinemeyince de sağlıklı bir “Ru’ya-zuhurat” lar yorumlamaları yapılamaz. Şöylece küçük bir misal verelim. İngilizce Fransızca veya başka bir dilin Latin harfleri ile yazılmış halini okumak mümkündür, ancak onun bile kendine göre okunması vardır, aynı yazıldığı gibi okunursa o dili bilenlerin yanın da o metni okuyan kişi, bazen gülünç duruma düşebilir. Ayrıca okusa bile, okuduğundan hiçbir şey anlayamaz. İşte bazı kimseler, okuduğu metnin gerçeğini anlamadığı halde, çevresine bunları anlıyormuş gibi yapıp, bazı hayali kelimelerle yorumlaması, ne kadar hatalı bir davranış olur.  Ne yazık ki  genel hallerimiz bundan ileri bir şey değildir.

     Ayrıca çok mühim bir konu da, “Ru’ya-zuhurat” ları yorumlayacak kişinin, bunları gören kişinin, iç ve dış sosyal ve psikolojik hallerini de bilmesi ve o kişinin durumlarını takib etmesi lazımdır.

     Ayrıca gene çok mühim bir durum ise, aynı  “Ru’ya-zuhurat” ı  on kişi görse hepsinde de o kişilerin sosyal ve psikolojik hallerine göre değişik yorumlar yapılması lazım gelmektedir, çünkü bu saha kalıplar sahası değildir. Bir kalıp her kişiye uymaz.

     İşte bu yüzden, gurupların müntesiplerinde, irfani olarak hiçbir gelişme olamamaktadır.

     Cenâb-ı Zül Celâl Hz. Cümlemizi bu gibi sakıncalı hallerden muhafaza buyursun.

     Ya rabb-i bu kitaplardan meydana gelebilecek manevi hasılayı evvela Peygamber (s.a.v.) Efendimizin ve ehli beyt hazaratının ruhlarına ve bütün irfan ehli büyüklerimize ve ahrete intikal etmiş gönül ehli kardeşlerimizin ruhlarına, ayrıca bu kitaplarda emeği geçen bütün kardeşlerimizin de geçmişlerinin ruhlarına hediye eyledim kabul eyle ya rabb-i.

     Bu kitabımızda Ru’ya-Mana-Alemi yoruma açık eğitim zuhuratlardan bazıları yorumları ile aktarılacaktır. 

     Ru’ya-Mana-Alemi ile ilgili zuhurat kitaplarımız.

————–

     (18 -1- Peygamberimizi ru’ya-da görmek)

     (26 -2- Bir zuhuratın düşündürdükleri)

     (108 -3- Ru’ya- Mana alemi. Terzi Baba ile ilgili zuhuratlar)

     (170 -4- Ru’ya- Mana alemi. Terzi Babanın görüldüğü zuhuratlar.)

     (171 -5- Ru’ya- Mana alemi. Yoruma açık eğitim, zuhuratları.)

     (172 -6- Ru’ya- Mana alemi. Tuzak-mekr hileli zuhuratlar)

————– 

     Bu kitabımız,  (171 -5- Ru’ya- Mana alemi. Yoruma açık eğitim zuhuratlardan bazıları, yorumları ile aktarılacak  olan kitabımızdır.

     Cenâb-ı Hakk ru’ya-zuhurat sahasıyla ilgilenen kardeşlerimizin bu kitaplardan azami derece de faydalanmalarını sağlasın inşeallah. 

     (İz-T.B.)


RU’YA-ZUHURATLAR MA’NÂ ALEMİ, ZUHURATLARI (170-4-) TERZİ BABA’NIN GÖRÜLDÜĞÜ ZUHURATLAR

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Muhterem okuyucularım epey zamandan beri oluşumunu düşündüğüm kitaplarla, adeta gizemli bir saha olan, “Ru’ya-zuhurat”lar alemi hakkın da, az da olsa bir kısım bilgiler vermek idi.

Yaklaşık (65) senelik tasavvuf seyrimde bu saha ile çok yakından ilgilenmem doğal olarak mutlak gerekli idi. Çünkü “Ru’ya-zuhurat”lar bu sahanın olmazsa olmaz şartlarından-dır. Bu süre içinde yüzlerce binlercesiyle karşılaştım ve bunların hepsini geldiği şekilde aynı tarihleri ile kayda aldım.

Bu kayıtlar (1958) senesinden beri dosyalar halinde özel arşivlerimde kayıtlı dosyalar ve dijital ortamda “mektuplar ve zuhuratlar” ismi altında, sayıları şu an (108) i bulmuş olduğu halde  muhafaza edilmektedir.

Ayrıca şu an (200) civarına ulaşmış kitaplarımızın da içlerinde kendi mevzuları arasında pek çok sayıda kayıtlı olarak, “Ru’ya-zuhurat”lar bulunmaktadır.

Bu “Ru’ya-zuhurat”lar, kitap sayfaları arasında kalmasın, derlenip özel yeni kitaplar halinde, meraklıların istifadelerine sunulması için, böylece birkaç kitap halinde toplayıp düzenlemeyi düşündüm. Çünkü her bir “Ru’ya-zuhurat”lar da oldukça mühim meseleler ve manalar vardır.

Ne yazık ki, bu saha tam anlaşılamamış, bazı hurafeler halinde kalmıştır. Sahada bulunan “ruya tabirleri” ismi altında, ne yazık ki, hiçbir asla ve mantığı dayanmadan, tamamen hayali ve nefsi ru’ya yorumlarını, gerçek ruya yorumları zannedip, kişiler kendi hayal alemlerinde zamanlarını boşa harcayıp gitmektedirler. 

Bu hususu da göz önünde bulundurarak, bahsi geçen “Ru’ya-zuhurat”lar kitaplarını hazırlamaya karar verdim, Cenâb-ı Hakk tamamlamayı nasib eder inşeallah. 

Bu kararı verdikten sonra çevremizde olan kardeş evlatlarımızdan Muharrem Avan, Yusuf yücel, Tahsin cipli, Eser Satıcı ve hizmeti geçen daha diğer evlâtlarımıza, bahsi geçen kitap ve dosyaları bir, bir tarayarak, içlerinde bulunan “Ru’ya-zuhurat”ları kendi mevzuları içinde yeni dosyalarına kopyalayıp aktarmalarını istemiştim, onlarda bu çalışmaları yaptılar ve dosyalar halinde bana gönderdiler, bende diğer yazılarımı tamamladıktan sonra ilk fırsatta bunları düzenlemeye başladım.   Bu çalışma ve yardımları için kendilerine teşekkür ederim, Cenâb-ı Zül Celâl de onların yardımcıları olsun.

“Ru’ya-zuhurat”lar sahasında ne yazık ki, ele alınıp okunacak güvenilir bir eser yoktur. Mevcud olanlar ise hayallerden ve zanlardan başka bir değer taşımamakta-dırlar.

Bildiğim Hüseyin Vassaf efendinin bu sahada ki, kitabında  sadece zuhuratları vardır, ancak onların yorumları yoktur, diğer taraftan Nusret Babamın mektubatların da merhum Sabri Nabioğlunun “Ru’ya-zuhurat”larına verdiği cevapları ve yorumları vardır, Ancak  “Ru’ya-zuhurat” ların kendileri yoktur. Bu halleri ile bile büyük değerdirler Allah (c.c.) kendilerinden razı olsun.

Çok mühim olan bu sahanın, kısmen de olsa meraklılarına, kitaplarımız bazı ip uçlarını ve kıyaslamaların yapılabilmesi için örneklemeler olacağı açıktır. 

“Ru’ya-zuhurat” Yorumlamanın bazı şartları vardır. Birinci şartı, gerçek bir irfan ehli indinde, oldukça uzun sürecek bir eğitimin mutlaka alınmış olması lâzım gelmektedir.  Ayrıca bu sahada Cenâb-ı Hakk-ın Vehhab ismi ile mana ilminden nasiplendirmesi de lâzımdır.

“Ru’ya-zuhurat”lar sahası oldukça tehlikeli bir sahadır, çünkü maddi olarak ispatı olamayan bir sahadır. Hayal ve vehim bu sahada oldukça faaldir.  Hayali ve İlâhi zuhuratları birbirinden ayırma irfaniyeti ve basireti olmayan kimselerin, bunları yorumlaması, hem kendileri için, hem de zuhurat sahibleri için çok tehlikeli ve olumsuz neticelerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Gelecek sayfalarda bunların kısımları belirtilerek ayrılacaklardır.

Zuhuratlar sahası Ayet-i kerime ve hadisi şeriflerle sabittir.  Peygamberliğin (46) cüzünden biri de “Ru’ya-zuhurat” lar süresidir.

——————- 

“…Rüya üç çeşittir: (Birincisi) Allah’tan bir müjde olan salih rüyadır. (İkincisi) şeytandan kaynaklanan üzücü rüyadır. (Üçüncüsü ise) kişinin yaşadıklarından bazılarının rüyasına yansımasıdır…” (Müslim, Rü’yâ, 6)

——————- 

     Bu sahada irfaniyet bilgisi olmayanların bunları ayırabilmesi mümkün değildir.  Çünkü bu sahada birde “mekr-tuzak” zuhuratlar sahası vardır ki, anlayabilmek oldukça zordur ve çok tehlikeli sonuçları olmaktadır.

     (172-6) sıra sayılı (Ru’ya-Mana-Alemi-Mekr-hileli zuhuratlar) kitabımızda bunlardan da birçok örnekler verilmiştir.

     Haktan gelen asli “Ru’ya-zuhurat” lar, bir üstümüzde olan melekut aleminin, alt kısmı olan misal aleminden gelmektedir. Bu sahada düzenlenen görüntüler ismi üstünde, misaller ve kıyaslar ile oluşturulmaktadır. Uykuya yatan kişinin zahiri beş duyusunun geçici olarak faaliyeti durmuş olduğundan, bu kişinin Batıni beş duyusu elinde olmadan faaliyete geçer, işte misal aleminde oluşturulan bu görüntüler uyuyan kişinin, iç bünyesindeki latif bedenin, latif beş duygusuna aktarılarak, sanki zahiri hayatındaki beş duyusu ile yaşıyormuş gibi, bu hali algılamaya başlar, uykudan uyanarak tekrar zahiri beş duygusu ile yaşamına başlayan kişi, görmüş olduğu sahnelerin  bazılarını unutabilir bazılarını da daha net hatırlar, ancak ne ifade ettiklerini bilemez çünkü görüntülerin hepsinin ehli tarafından  tercümesinin yapılması gerekir.

     Bu hususa  “Ru’ya-zuhurat” yorumu veya tabiri derler.  Bu tabir veya yorumun yapılabilmesi için, bahsi geçen misal aleminin lügatının bilinmesi lazımdır, bu lügat bilinmez ise,  “Ru’ya-zuhurat” larda görülen şekiller, sahneler, insanlar, hayvanlar ve diğer görüntülerin ne manaya geldiği bilinemez bunlar bilinemeyince de sağlıklı bir “Ru’ya-zuhurat” lar yorumlamaları yapılamaz. Şöylece küçük bir misal verelim. İngilizce Fransızca veya başka bir dilin Latin harfleri ile yazılmış halini okumak mümkündür, ancak onun bile kendine göre okunması vardır, aynı yazıldığı gibi okunursa o dili bilenlerin yanın da o metni okuyan kişi, bazen gülünç duruma düşebilir. Ayrıca okusa bile, okuduğundan hiçbir şey anlamaz. İşte bazı kimseler, okuduğu metnin gerçeğini anlamadığı halde, çevresine bunları anlıyormuş gibi yapıp, bazı hayali kelimelerle yorumlaması, ne kadar hatalı bir davranış olur.  Ne yazık ki  genel hallerimiz bundan ileri bir şey değildir.

     Ayrıca çok mühim bir konu da, “Ru’ya-zuhurat” ları yorumlayacak kişinin, bunları gören kişinin iç ve dış sosyal ve psikolojik hallerini de bilmesi ve o kişinin durumlarını takib etmesi lazımdır.

     Ayrıca gene çok mühim bir durum ise aynı  “Ru’ya-zuhurat” ı  on kişi görse hepsinde de o kişilerin sosyal ve psikolojik hallerine göre değişik yorumlar yapılması lazım gelmektedir çünkü bu saha kalıplar sahası değildir. Bir kalıp her kişiye uymaz.

     İşte bu yüzden, gurupların müntesiplerinde, irfani olarak hiçbir gelişme olamamaktadır.

     Cenâb-ı Zül Celâl Hz. Cümlemizi bu gibi sakıncalı hallerden muhafaza buyursun.

     Ya Rabb-i bu kitaplardan meydana gelebilecek manevi hasılayı evvela Peygamber (s.a.v.) Efendimizin ve ehli beyt hazaratının ruhlarına ve bütün irfan ehli büyüklerimize ve ahrete intikal etmiş gönül ehli kardeşlerimizin ruhlarına, ayrıca bu kitaplarda emeği geçen bütün kardeşlerimizin de geçmişlerinin ruhlarına hediye eyledim kabul eyle ya Rabb-i.

     Ru’ya-Mana-Alemi ile ilgili zuhurat kitaplarımız.

————–

     (18 -1- Peygamberimizi ru’ya-da görmek)

     (26 -2- Bir zuhuratın düşündürdükleri)

     (108 -3- Ru’ya- Mana alemi. Terzi Baba ile ilgili zuhuratlar)

     (170 -4- Ru’ya- Mana alemi. Terzi Babanın görüldüğü zuhuratlar.)

     (171 -5- Ru’ya- Mana alemi. Yoruma açık eğitim, zuhuratları.)

     (172 -6- Ru’ya- Mana alemi. Tuzak-mekr hileli zuhuratlar)

————– 

     Bu kitabımız da  (170 -4- Ru’ya- Mana alemi. Terzi Baba ile ilgili onun görüldüğü zuhuratlardan bazıları yorumları ile aktarılacaktır. 

     Cenâb-ı Hakk ru’ya-zuhurat sahasıyla ilgilenen kardeşlerimizin bu kitaplardan azami derece de faydalanmalarını sağlasın inşeallah. 

     (İz-T.B.)


179-13- Terzi – Elif – Terazi – Teradî – İrfan Mektebi – Kırk Seyir –

image002

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Muhterem okuyucularımız, kardeş ve evlâtlarımız.

Yavuz Burak Kır, oğlumuzun hazırlayıp,  Tekirdağ Namık Kemal üniversitesi ilâhiyat fakültesi ilâhiyat bölümü bitirme tezi, 2019 olarak üzerinde çalıştığı, (14-İrfan mektebi Hak yolunun seyr defteri) isimli kitabımızın üzerinde yaptığı çalışmasının, Üniversite Hocalarımız tarafından kabul görmesi fakiri memnun etmiştir.

Bu yüzden evvelâ kendilerine ve yrd. doç. Yakup Bıyıkoğlu, hocamıza, uzun süren bir çalışma neticesinde meydana getirdiği bu değerli çalışması yönü ile de, Yavuz Burak Kır, oğlumuza teşekkürlerimi sunarım.

Bu yüzden de tezimiz (177) sıra numarası ile kitaplarımızın arasında yerini almıştır.

Bilindiği gibi bundan bir müddet evvelde, Bursa Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesinde de, hakkımızda diğer bir tez olan, “yüksek lisans tezi, olarak, aşk ve irfan yolunda bir ömür” ismi ile kabul görmüş, bu kitabımızda (103) sayı numarası ile kitaplarımızın arasında yerini almıştı.

Bu tez kitabının da oluşmasına sebep olan başta Prof. Dr. Abdurrezzak Tek hocamıza, tezi hazırlayan Serkan Denkçi oğlumuza, tezi kabul edişlerinden dolayı, tez danışmanı ve sınav komisyonu başkanı, Sayın Prof. Dr. Mustafa Kara hocamıza ve Dr. Öğr. Üyesi Bedriye Reis hocamıza bu vesile ile teşekkürlerimi sunarım.  Ayrıca oldukça uzun sayılabilecek bir süre sonunda oluşan böyle bir çalışma, âdeta bize Hak’tan bir lütuf niteliğindedir. Rabbimize şükrederiz.

Muhterem okuyucular, on beş yaşında başladığım tasavvuf hayatımın şu an yaklaşık altmış yedinci  senesindeyim. Yedi senesi vekil, kırk iki senesi asil görevli olmak üzere toplam kırk dokuz sene hem eğitim hem de irşad ile geçmiştir ve hâlen aynı şekilde geçmeye devam etmektedir.

Bu süreç içerisinde, gerçekten çok zor zamanlar geçirdiğimiz gibi, çok güzel zamanlar geçirdiğimiz de vakidir.

Bu tez kitaplarımızın, zahiri ulama-i kiram, ilim insanlarımız tarafından kabul görmesi, yolumuzun ve sistemimizin onlar tarafından da doğruluğunun tasdikidir.

Yolumuz batınen tasdikli olduğu gibi, bu yönüyle de zahirende tasdik görmüş olmaktadır. Bu şekilde yolumuzun zahir ve batın tasdik görmüş olduğu açıktır.

Gene bu günlerde, (14-İrfan mektebi Hak yolunun seyr defteri) isimli kitabımız, Murat Derûni oğlumuz tarafından (40) ders olarak şerhi yapılmıştır. (179) sıra nosu ile kitaplarımız arasında yerini almıştır. Bu iki kitap aynı zamanlar da ve biribirlerinin tasdiki hükmündedir. O nun da ellerine gönlüne sağlık. Her iki oğlumuza da teşekkür ederim. Sağolsun var olsunlar.

Bütün bunlardan Rabb-ımıza da şükrederiz.

Üzerimize aldığımız yükü, evvelâ Kur’an’a sonra sünneti seniyye ye uyarak, daha sonrada Piran hazaratının yollarını İZ’leyerek sırat-ı müstakim olarak takib etmekteyiz. Bizden sonraki nesillerinde bunları kolayca İZlemeleri için, gereken bütün imkânları bizlerden sonrakilere bozulmadan kendi asli halleri ile aktarabilmek için, bunların hepsini sistemli olarak kayda alarak bozulmamalarını temin etmeye çalışmaktayız.

Bu senelerimizin boşa geçmeyip, arkamızda çok kıymetli evlâtlarımızın ve sayısı en az üç yüzü geçecek olan kitaplarımızın ve adedi belli olmayan sohbet kayıtlarımızın kalacak olması, bizleri daha bu günden huzurlu ve bahtiyar eylemektedir.

Hayat verip bizleri bu günlere ulaştıran Rabbimize şükrederiz. Ve üzerimizde emeği olan bütün büyükleri-mize teşekkür eder, onlara da Rabbimizden mağfiret dileriz. Saygı ve sevgilerimizle.

“İz–T-B-“ Terzi Baba.

pdf 179-13-Terzi-Elif-Terazi-Teradî-İrfan Mektebi-Kırk Seyir-